Subscribe Twitter Twitter

1 Kasım 2009

Rally, Tuncay, Tesadüf, Şampiyonluk



Geçen haftasonu önce Liverpool - Man. Utd gibi bir resitalin ardından Fenerbahçe - Galatasaray maçını izlemiştik. Bu haftasonu da Arsenal - Tottenham göz zevkimizi artıran bir maç oldu ve arkasından BJK - Ankaragücü, şimdi de GS - Sivas maçı... Premier League ile bizim Süper Lig'imizi karşılaştırmak istemiyorum artık, özellikle bu kadar zıtlık varken. Her şeyi geçtim; parayı, kurumsallaşmayı, yıldız futbolcuları vs... Ancak insan bir maç izlerken tempo görmek istiyor, önceden uzun uzun çalışılmış planlı pozisyonlar görmek istiyor, İbrahim Altınsay deyişiyle maç esnasında sık sık "rally"ler görmek istiyor. Geçen hafta bunları bolca görmüşken bizim süper (!) derbimizde en fazla uzun topla adam kaçırma çabaları görebilmek iç açmıyor maalesef. Yine neredeyse her hafta Vermaelen'in oyuna müthiş katkısını, gollerini, uzaktan şu denemelerini gördükten sonra şu anda Gökhan Zan'ın mahalle maçındaymış gibi top şişirmelerini görmek de ilgi çekici değil. Olsaydı, en çok beklenen maçımız olan GS - FB derbisini dünyada tek yayınlayan kanal Lig TV olmazdı halen. Her seferinde "dünya basınından 100 küsur yayın organı takip edecek" diyoruz ama kendi kendimize eğleniyoruz işte. Halbuki Stoke City - Bilmemne United maçının dünyada bir sürü izleyeni varken Tuncay'a sitem edebiliyoruz "ne işin var orada" diye.

Tuncay demişken, evet belki Premier League'te daha iyi bir takıma gidebilirdi. Neden olmadı bilemiyoruz tabii ama orada kendine yatırım yapıyor Tuncay. Belli bir sistemin içinde, futbolcuya değer verilen ve saygı gösterilen bir ortamda olgunlaşıyor. Fener'de kalsaydı ne olacaktı ki? Belki kariyerine birkaç şampiyonluk daha ekleyecekti ama hiçbir zaman kendisini bir planlı programlı sistemin içinde bulamayacaktı; gerek kurumsal, gerek taktiksel, gerekse organizasyonel anlamda bir lig bazında.


Tüm bu plan program dahilinde uzun vadeli düşünüp Türkiye sınırlarını aşan işler yapan bir kulübümüz yok. Evet, Aziz Yıldırım'ın dediği gibi Galatasaray'ın UEFA başarısı bir tesadüftür, çünkü 1996 yılında Terim o imzayı atarken kendisi dahil kimsenin aklında bu tür şeyler yoktu. Dolayısıyla Galatasaray da bu başarılara odaklı bir altyapı kurmadı, kuramadı. Bunun devamını getirecek futbolcuları yetiştirmek ve o temelleri atmak yerine tası tarağı toplayan Avrupa'ya gitti ve bir efsane sönüverdi. Tek atımlık yani... Fenerbahçe'den bu yönde olumlu beklentilerim vardı açıkçası. Avrupa'daki bir başarı sonrasında bunu ticari anlamda değerlendirebilecek bir altyapı da fazlasıyla mevcut hem de. Zico ile birlikte bu beklentilerim iyice pekişti, Aragones'in geleceğini duyunca sekteye uğradı, Aziz Yıldırım'ın son seçim vaatlerini duyunca da tamamen silindi.

3 yıl üst üste şampiyon olmak... İşte tam da bunu söyledikten sonra Aziz Yıldırım'ın "tesadüf" hakkındaki sözlerinin altı iyice boşaldı. Sormak lazım kendisine; acaba Şampiyonlar Ligi'nde çeyrek final oynamak son 10 yılki yatırımların karşılığı mıdır, yani yeterli midir? Yeterliyse bunun bir üst basamağı ligde 3 yıl üst üste şampiyon olmak mıdır? Yoksa o tesadüf olmayan başarıyı Fenerbahçe hiç yakalayamamış da ardından kendi ligine geri mi çekilmiştir?


Türkiye'de bu tip sorular sormakla bitmiyor, Aziz Yıldırım'a sorulsa ne derdi merak ediyorum ama. Neyse ki M. Denizli'nin gelişinden sonra Demirören iyice sessizleşti, aman konuşmasın da zaten. En son şampiyonluktan sonra konuştuğunu hatırlıyorum. "Bize üç yıl üst üste şampiyonluk yetmez" diye söze başlamıştı. Duyan da sanar ki daha derin hedefler koyacak, kulübü kurumsallaştıracak, altyapıya önem verecek, Avrupa'da mantıklı bir şeyler hedefleyecek... Yok, Demirören bu... "Biz 5 yıl üst üste şampiyon olacağız" dedi ve olayı kopardı.

Bu arada Bülent Uygun'dan da bahsetmemek olmaz. Hep istemişimdir bir Anadolu takımı çıksın, az kaynakla bu saydıklarımızı başarsın, yerel taraftar gücünü olabildiğince kullansın, büyüsün, onu takip edenler çıksın, lige zevk gelsin... Uygun sürekli "projem geldi" dedi durdu ama o da ayaklarını yere basamadı. Bir takım nasıl gerildikçe zorla gerilir bunun örneğini gösterdi. Sahi, Sivas'ta "La ilahe illallah" vardı hani, o noldu?

0 yorum:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...