Şu tablo 2 ay önce toplam kaç kişinin aklına gelirdi? Tam "bu sezon FB - GS arasında gelip gider artık" derken başta Beşiktaş, ardından Bursa ve Kayseri aradaki farkı hızla kapattı. Bu beşli ligi sonuna kadar götürecektir, zira az sonra irdeleyeceğimiz üzere her biri bunu başarabilecek devamlılığa ve teknik kadroya sahip. Onların arasına yavaş yavaş Trabzon'un sızacağını, arkadan gelen Eskişehir, Gençlerbirliği ve hatta İBB'nin de bu altılıyı zorlayıcı ekipler olarak uzun süre devam edeceğini düşünmek bile insanı şimdiden heyecanlandırıyor.
İşin enteresan tarafı, sezon başında övülmedik yanı kalmayan Fenerbahçe ve Galatasaray'ın, zaman geçtikçe ligin ilk 5 sırasındaki takımlar arasındaki en formsuz ekipler ünvanını almaları kuşkusuz. Galatasaray Rijkaard'la belli bir sistem oturtmaya çalıştığından dolayı bu tip sancıları sezon sonuna kadar çok çekecektir ancak uzun vadede bunun meyvelerini toplayacaklarını düşünüyorum. Fenerbahçe'nin durumu çok daha vahim çünkü gerek Aziz Yıldırım gerekse Daum'un hedefi lig şampiyonluğu ile kısıtlaması, takım üzerinde çok ters bir etki yaptı. Özellikle lige kayıpsız bir başlangıç yapılması, hedefini "küçük" tutan bir "büyük" takım üzerinde rehavete yol açtı ve art arda gelen puan kayıpları, rahatlıktan dolayı bozulan motivasyonu zamanla paniğe çevirdi. Kısacası Fenerbahçe'nin sorunu taktikten çok psikolojiktir ve bunu da bir nebze devre arasında düzelteceklerdir.
Geride bıraktığımız 15 haftanın ilk yarısındaki baş aktörlerden ikinci yarısındakilere geçelim. Beşiktaş mucize olmasa bile çok zor olanı gerçekleştirerek zirveye ortak oldu. 6. hafta sonunda sadece 3 gol atıp 5 gol yiyerek 6 puan toplayan takım, Galatasaray ve Fenerbahçe'nin 12'şer puan gerisindeydi. Bundan sonra işler tersine döndü ve hükmen kazanılan Ankaraspor maçının ardından 8 maçta 22 puan toplandı. Böylece iki ezeli rakiple aradaki toplam 24 puanlık fark erimiş oldu. Bunu sağlayan etken ise Mustafa Denizli'nin ideal dizilişini bulması ve önce kendini, sonra takımını tekrar motive etmesiydi.
Bursaspor Ertuğrul ile sezon başından beri olumlu sinyaller veriyordu ve ilgili herkesin beklediği bir pozisyondalar şu anda. Beklenmeyen durum ise Kayserispor'un yeri; kaldı ki bunun kökenini 2005/06 sezonuna kadar götürebiliriz. Trabzon'dan sonraki ikinci Anadolu devriminin Sivas'ın aksine Kayseri'de başladığına inanıyorum çünkü belirttiğim sezondan itibaren kurumsal ve sportif anlamda çoğunlukla iyi planlanmış adımlar atıyor Kayseri yönetimi. Ayrıca bu süre içinde sadece iki teknik adamla çalışmış olmaları da önemli bir nokta. Kısacası bu sezon için şaşırtıcı olsa da, uzun vadede baktığımız zaman Kayserispor'un bugünlere gelmesi şaşırtıcı değil.
Ertuğrul Sağlam için ayrı bir paragraf açmak gerek... Şu an ligin ilk 5'ini oluşturan 3 takımda Sağlam'ın göz ardı edilemeyecek katkısı var. Önce 2005 yazında başına geçtiği Kayserispor'a, yönetimin de pozitif rüzgarını arkasına alarak saha içi bir kimlik kazandırdı. Onun oturttuğu sistemi Tolunay Kafkas genel anlamda bozmadı ve kendi felsefesi ile geliştirerek takımı zirveye oynar hale getirdi. 2007 yazında çok sevdiği Beşiktaş'tan gelen teklifi kaçıramazdı Ertuğrul. Bu sefer Tigana'dan devraldığı sistemi başarıyla sürdürmüş olsa da, ertesi sezon ligde fena gitmemesine rağmen UEFA Kupası'nda Metalist'e elenmiş olması yönetimin aklını çeldi ve onun Beşiktaş'taki sonu oldu. Onun kadrosuna sadece Ernst gibi bir dinamonun takviye edilmesi ve tabii ki "Büyük Mustafa" faktörü şampiyonluğu getirdi. Yani geçen seneki çifte kupada Sağlam'ın da hakkını vermek gerekir. Son olarak 2008/09 sezonunun tam ortasında 22 puandayken aldığı Bursaspor'u lig sonunda 58 puanla lig 6.lığına taşıdı. Bu sezon takımını nereye getirdiği zaten ortada ve tüm bu saydıklarımızı gerçekleştiren adam henüz 40 yaşında.
Toparlamak gerekirse, kimsenin aklına gelmeyecek kadar rekabeti bol bir sezon geçiriyoruz. Bir sezon düşünün ki cuma oynanan maçı BJK alsaydı lider olacaktı ama ertesi gün FB kazansaydı tahtını geri alacaktı. İkisi de olmadı ve pazar günü Kayseri - Bursa arasında, iki Anadolu takımı arasında müthiş bir liderlik kapışması yaşandı. Hem de Avrupai bir statta, 30.000 kişilik renkli tribünler önünde ve iki başarılı Türk teknik adam yönetiminde. Bundan birkaç saat sonra GS evindeki maçını kazansa liderin adı tekrar değişecekti ama bu da olmadı. Sadece şu üç gün bile ülkedeki tüm futbolseverlerin başını döndürmeye yetti.
0 yorum:
Yorum Gönder