"Tanrı futbolu havadan oynamamızı isteseydi, çimleri bulutların üstüne yerleştirirdi." demiş efsane Brian Clough. Dün İnönü'de o bulutlar iyice yoğunlaşıp içlerini boşaltınca sahaya, çimler de mecburen bulutların üstüne taşınmalıydı. Teoride gereken buydu ama pratikte durum Beşiktaş adına pek de öyle olmadı.
Önce genel olarak şunu söyleyebiliriz ki yılın en çekişmeli Beşiktaş maçıydı. Dünkü takım, Ağustos ayından bu yana atak yönüne en çok ağırlık vermeye çalışandı belki de. Özellikle bekteki iki İbo'nun hücuma olağanüstü katkı sağlamaya çabaladığını söyleyebiliriz. Çabaladılar diyorum; çünkü bunu yaparken geride açıklar bıraktılar. Oturmaya çalışan bir hücum / defans dengesinin handikapları diyebiliriz buna. Ancak daha da önemlisi, yağmurdan iyice yumuşamış ve göller biriktirmiş bir zeminde bu varyasyonları denemek, hele üzerinde ısrar etmek mantıklı değildi. Maç düzgün bir zeminde oynansaydı, oynamaya çalıştığı oyunla Beşiktaş çok daha güzel sonuç alabilirdi ama hava şartlarına ayak uyduran ve radikal şeyler deneyen Ertuğrul Sağlam 3 puanla döndü Bursa'ya.
İlk golde enteresan biçimde yerden pas yapabilen ve gol öncesinde topu son çizgiye kadar taşıyabilen bir Bursaspor gördük. Ağır zemine karşı bir isyandı adeta. Bu dakikaya kadar orta sahayı elinde tutan, Sercan ile defansı yıpratan ve ileride çabuk çoğalarak etkili kontrataklar yapan bir ekip görünümü çizdiler. Golden sonra daha da kapandılar ve Beşiktaş'ın işi iyice zorlaştı. Devre olana kadar da ortada bir mücadele oldu. İkinci yarıya her iki teknik adam da akıllı değişikliklerle başladı. Mustafa Denizli bu sahada sıfıra inen Nihat'ın yerine Nobre'yi aldı ve maçı çevirmenin kıyısından döndü. Sağlam ise "göller" yüzünden gol haricinde kanatta topu kullanamayan Volkan'ı çekti kulübeye. 47. dakikada Sercan o golü atsaydı çok çabuk kopacaktı oyun ama futbol işte... Bu dakikadan sonra atakları daha etkili geldi Beşiktaş'ın. Zemine rağmen kanatlardan akın yapılıyordu ama istenen verim tam alınamıyordu. Skor 2-1'e geldikten sonra Tello'nun yerine Uğur'un girmesini bekledim. Muhtemelen de girecekti ama Ferrari'nin sakatlığı bunu engelledi. Oyuna giren Yusuf normal şartlarda topu ileride tutabilirdi. Çok da işe yarayabilirdi belki ama "normal şartlarda". Topun birkaç metre öteye yerden atılamadığı bir sahada değil elbette. Bundan sonra Bursaspor oyunu iyice havaya taşıdı ve bunun da karşılığını aldı. Sercan - Ömer değişikliği ilk anda herkesin aklını karıştırsa da oyun tekrar başladığı anda ne kadar mantıklı olduğu anlaşıldı. Clough'ın deyimiyle bulutlarda oynanan oyun, Sağlam'a önemli bir galibiyet kazandırdı.
İlk golü yedikten sonra şurada belirttiğim gibi makus kaderimizin tekrarlayacağını düşündüm. Sonuçta sezon başından beri hangi maçta ilk golü yese 90 dakika sonunda sıfır puan almıştı Beşiktaş. Yine kara kara düşünürken maç döner gibi olsa da sonunda bulutlara ve Ertuğrul Sağlam'a takıldı. Oyun çevrilip galip gelinseydi güzel ve önemli bir "ilk" yaşanacaktı ama tek de olmayacaktı bu. Takımın bu sezon ilk kez penaltı kazanması, Nobre'nin golle tanışması, haftalardır Rüştü ve Hakan'ın sakatlıklarından dolayı konuşulan Korcan'ın ilk kez kaleyi koruması da değinmeye değerdi.
Devre arasında çok kritik bir noktada girdi Beşiktaş. Önümüzdeki süreçte etkili hücum yaparken takım savunmasını da unutmamayı öğrenmek gerek. Özellikle dün gördük ki bunların ikisi henüz aynı anda olamıyor.
0 yorum:
Yorum Gönder