Sezon başından bu yana gol yememe konusunda pek bir sıkıntısı olmayan Beşiktaş'ın gol atma ve pozisyon üretme sorununun olduğu aşikar. 15 haftada yenen 6 golün üçü Galatasaray'dan gelirken biri de ligin ilk maçında karşılaşılan İBB'dendi. Bu noktada takımın artık belkemiğinden de öte olan Sivok-Ferrari-Ernst ve onlara sonradan dahil olan Fink'in katkısı yadsınamaz. Zira hem aktif savunma yapma, hem de topu 1. bölgeden 2. bölgeye aktarma konusunda maksimum fayda sağlıyor bu dörtlü. Ağustostan bu yana asıl sıkıntı ise 2. ve 3. bölge arasındaki bağlantının bir türlü kurulamaması, yani atak organizasyonları ve gol pozisyonlarının üretilememesi. Bobo'nun sakatlığı ve motivasyon sıkıntısı, Tello'nun sürekli düşen performansı, Nobre ve Nihat'ın hiç yükselemeyen performansı ile yaka silktiren formsuzluğu, Holosko'nun erkenden sakatlanması, Tabata'nın uyum sorunu ve Delgado'nun zaten hiç olmayışı derken taraftarlar golü unutmuştu. Ekim ayı ile başlayan galibiyet serisi takımın üzerinden ölü toprağının atılmasını sağlarken, bu durum hücum oyuncularının performansına da olumlu yansıdı. Birkaç hafta içinde iyi veya kötü oyun fark etmeksizin galip gelinmeye başlarken, aynı anda defansın da sağlamlığı takımın özgüvenini iyice artırdı. İşte bunun sonucu olarak art arda Trabzonspor, Fenerbahçe ve Manchester engelleri akılcı ve kalburüstü sayılabilecek bir oyunla, ayrıca tek gol yemeden geçildi.
Gelinen son noktada halen mükemmel bir Beşiktaş izlediğimizi söyleyemeyiz. Takım savunması mükemmel ve genel olarak tüm oyuncularda bir tutarlılık söz konusu. Yalnız bu "tutarlılık" Nihat, Tabata ve Nobre'nin formsuzluğunda da haftalardır geçerli olunca ister istemez hücum bölgesinde bir arayış başlıyor; o da Delgado. Arjantinlinin ikinci devrede form tutmuş halde takıma dönüşünün herkesi fazlasıyla olumlu etkileyeceği kesin. Lider ruhu, takım içinde sevilmesi ve iyi gününde olduğunda atakları çok iyi yönlendirmesi bunun ana nedenleri. Son oynanan Diyarbakırspor maçında her iki kanattan ve merkezden yapılan hücumlarla kurulan pas üçgenleri, formda geçen son haftaların dahi en iyisiydi. İşte bu noktada Delgado'nun gelişi hem pas trafiğini hızlandıracak, hem de takımın ilk haftadan beri sıkıntısını çektiği güvenilir bir şutör kazanacak. Ayrıca Ernst ve Fink'in ataklara yardımcı olma konusundaki yükünü de kayda değer bir ölçüde azaltacak.
Delgado'nun takıma katılması aynı zamanda bir yabancının ayrılmasını gündeme getirecek. "Belkemiği dörtlüsü" olan Sivok-Ferrari-Ernst-Fink'ten hiçbirini aday olarak bile gösteremeyiz. Bobo'ya en az 7 milyon € civarında para veren kulüp çıkmadığı sürece o da takımda kalacaktır, zira hücum hattının açık ara en formda oyuncusu. Geriye kalan riskli durumdaki 3 adaydan Tello gerek son zamanlarda artan performansı, gerek çok yönlülüğü, gerekse iyi bir yedek olabilmesi sayesinde paçayı kurtaracak gibi görünüyor. Holosko da aynı şekilde 6+2'nin "+2"sini zenginleştiren ve iyi gününde takıma önemli katkı sağlayan bir oyuncu. İşte bu noktada gözler Tabata'da olacak sanki, zira Brezilyalı bir türlü takıma uyum sağlayamadı. Oynadığı bölgede rekabet halinde olacağı Delgado, Yusuf ve Tello varken bu haliyle ayakta kalması çok zor. Demirören'in bol keseden verdiği 8 milyon € halen eleştirildiği için ve bu parayı başka hiçbir akıllı (!) Tabata'ya vermeyeceği için şimdilik satılması uzak bir durum. Sonuç olarak Brezilyalının ikinci devreyi başka bir Süper Lig ekibinde kiralık geçirmesini bekliyorum.
0 yorum:
Yorum Gönder