Enteresan bir millet olduğumuzu kendi kendimize söyleyip duruyoruz çoğu zaman.
"Türk işi" diye bir kalıp uydurmamız da tam bu yüzden. Her işin bir normal usulü vardır, bir de Türk usulü... Futbolumuz da kaçınılmaz biçimde buna ayak uydurmuştur. Kötü kulüp yönetimi, beceriksiz transferler, hakem hataları, hatta maç sonrası saçma yorumlar bile sadece bize özgü değil. Bunların aynıları, belki biraz daha hafif versiyonları Premier League'te bile gözleniyor. Belki sadece bu topraklara ait olan ve federasyonun müthiş (!) becerdiği iş ise fikstür düzenlemek. Devre arasında tam 5 hafta uzun uzun tatil yapıyoruz ama lig nedense o Ağustos sıcağında başlıyor. İkinci devre ise her sene yoğun kar yağışının olduğu Ocak sonunda başlıyor. Pardon; tatil bu sene 13 Ocak'taki Türkiye Kupası maçları ile bitiyor ama lig nedense bundan 11 gün sonra başlıyor. Ayrıca geçen sene bu kupadaki yarı final maçı ile rövanşı arasında nedense tam 7 hafta vardı. Türkiye Kupası'nın gruplar halinde düzenlenmesi zaten başlı başına yazıktır; ki bu da ayrı bir konu.
Çözüm bu kadar zor olmamalı. İtalya ve İspanya'da ligler 20 takımdan oluşurken ve bu adamlar Avrupa kupalarında bizden çok daha fazla maça çıkarken nasıl bizden daha geç sahaya inebiliyor? Süper Lig'in Eylül'ün ilk haftasında başlaması, 1-2 hafta arasında da maçlar oynanarak Ocak ortasında tatile girmesi, Şubat olduğunda tekrar başlayarak karlı havadan da bir nebze kaçması çok mu uzak ihtimal? Hangimiz Ağustos ayındaki ilk 4 haftadan ve ikinci devrenin başındaki karla kaplı zeminlerde oynanan maçlardan zevk alabiliyoruz?
0 yorum:
Yorum Gönder