Durumu daha iyi anlamak adına bir parantez açalım. 20. yüzyılın ortasına kadar bir İngiliz sömürgesi olan Hindistan'da kriket, anavatanı İngiltere'den bile daha popüler bir konum kazandı zamanla. 2008'den bu yana Indian Premier League (IPL) adında yeni ve daha kısa bir formata geçti Hintliler. Ligin kuruluş aşamasında görülen o ki NBA modelini benimsemişler; zira takımlar birer franchise olarak ligde yer alıyor ve bunun için açık artırma ile franscihse hakkını satın alacak kişi/kurum belirleniyor. Hindistan deyince ilk anda küçümsüyor insan ama durum hiç de öyle değil. Halihazırda ligde yer alan 8 franchise'ın hepsi de ülkenin en zengin işadamlarına ait. Öyle ki; sahaya inip elini sallayan ülkenin likör baronuna, medya patronuna veya petro-kimya milyarderine çarpıyor. Sadece Hindistan sınırları içindeki televizyon yayın hakları için yapılan anlaşma 10 yıllık süre zarfında tam 1 milyar $'dan fazla gelir sağlıyor. Yurt dışına yapılan yayınlar, isim hakkı sponsorluğu, resmi sponsorluk ve diğer gelirleri de hesaba katarsak, 5 ila 10 yıllık vadede IPL'nin havuzunda biriken paranın 1,6 milyar $'ı bulması öngörülüyor. Kısacası rakamlar, 2 yıl evvel kurulmuş ve gelişmekte olan bir organizasyon için hiç de fena görünmüyor.
Açtığımız parantezi kapatıp asıl konumuza gelecek olursak; şu sıralar IPL'deki 8 franchise'a yenileri ekleniyor. İlginç olansa; IPL yetkilisi ve organizasyonun itici gücü olan Lalit Modi'nin, dünyaca ünlü bir (İngiltere) Premier League kulübünün IPL'de bir franchise satın almayı düşündüğünü açıklaması. Üstelik bunun için önermeye hazırlandığı meblağın 500 milyon $'ı bulacağıni söylemiş; ki bu rakam şu anki rekor 112 milyonun hayli üstünde. Bu iddianın, yapılacak olan ihalenin bedelini artırmak için heyecan uyandırma amaçlı olduğu düşünülebilir. Ancak eğer doğruysa futbolun ticarileşmesi adına yeni bir yol açılmış olabilir. Yukarıdaki paraların sadece 8 franchise tarafından paylaşıldığını düşünürsek, her birine düşen gelirin hiç de az olmayacağını söyleyebiliriz. Çünkü havuzda 5-10 yıllık süreçte toplanacak 1,6 milyon $'ın %54'ü direk franchise'lara dağılıyor. Bu demek oluyor ki her bir kulübe bu vadede 100 milyon $'dan fazla gelir düşüyor. Gişe gelirlerini ve diğer ticari gelirleri de eklersek bu rakam daha da artıyor tabii. Eğer gider ayağı buna makul bir orandaysa, franchise başına yapılan ortalama 90 milyon $'lık yatırım birkaç yıl içinde kapanacak ve kulüp iyi idare edildiği taktirde müthiş kârlar getirebilecek. Böylece buradan elde edilen sıcak para, artık hangi Premier League kulübü franchise'ın sahibiyse onun cebine girecek ve futbol sektöründeki yatırımlarında kullanılabilecek.
Hindistan kriketine yatırım yapacak kulübün Chelsea olduğunu varsayalım. Bu durumda IPL'de Chelsea Kriket Takımı yer alacak. Kısa sürede yapılan yatırımı karşılamaya başlayacak ve kâra geçip Abramovic'in İngiltere'deki oyuncağına destek olabilecek. Hatta "Chelsea" markasının 1 milyardan fazla nüfuslu Hindistan'da yayılmasını sağlayacak, ki bu da daha fazla ticari gelirin yanı sıra dikkatlerin biraz da futbola yöneltilmesi demek.
Başka bir yazıda daha detaylı değiniriz; UEFA'nın yeni kurallarına göre birkaç sezon içinde kulüp sahipleri, kulübün nakit akışına enjekte ettikleri parayı geri çekmek zorunda. Yani artık her kulüp kendi kaynaklarıyla ayakta durmayı başarabilmeli. Bu noktadan yola çıkarak, giderleri daha düşük ama gelirleri hayli yüksek olan IPL ve onun benzeri organizasyonlarda yer almak akıllıca olabilir. Zira mesela Abramovic bu sayede Chelsea Futbol Takımı'na kendi cebinden veremediği parayı Chelsea Kriket Takımı üzerinden aktarabilecek. Sonuçta Chelsea onun holdingi ise, bir şirketinden alıp öbürüne verebilecek. Tabii bunların hepsi birer öngörü. Futbol endüstrisinin nereye varacağını merakla bekliyorum açıkçası.
0 yorum:
Yorum Gönder