Subscribe Twitter Twitter

29 Mart 2010

Premier League'de Devrim


Premier League'den bu blogda çok sık bahsediyorum. Sebebi, çoğu zaman seyir zevkimizin sınırlarını zorlayan kora kor mücadeleler değil sadece. Aslında işin temelinde İngilizlerin futbola bakış açıları yatıyor. Tüm güzellikleri yaratan da bu; futbolu hem sahada hem masada yönetmeyi biliyorlar ve sistemin gediklerine etkili reaksiyon verebiliyorlar. Bugün The Guardian'da yer alan haber tam da bu nitelikte. Buna göre İngiltere Başbakanı Gordon Brown, Premier League'de kulüp yönetimi konusunda taraftarın elini oldukça güçlendirecek bir proje üzerinde çalışmakta. Planlar arasında iki madde gayet radikal. Öncelikle, kulüp hisselerinin en az %25'i taraftar birliklerinin elinde bulunacak. Birlik içinden belli kişiler seçilecek ve özellikle finansal açıdan denetlenebilir olmakla beraber kulüple taraftar arasındaki bağlantıyı kuracak. Ayrıca %25'lik 'altın hisse', kulübün el değiştirebileceği durumda önleyici veya teşvik edici bir rol oynayabilecek. İkinci maddeye göre ise, kulübün satışa çıkarılması veya kayyuma devredilmesi durumunda taraftar birliği öncelikli teklif verme hakkına sahip olacak. Tabii teklif veren sırf taraftar grubu diye pat diye 'buyrun' denecek diye bir şey yok. Yönetim şemasının düzgünce oturtulup, bağımsız bir denetimcinin hukuki ve finansal onayından geçmesi gerekiyor.


Adalılar, başbakanlarının direk içinde olduğu radikal projeyi durduk yere çıkarmadı. Portsmouth'un ödeyemediği 7 milyon Sterlin tutarındaki vergi borcundan dolayı devlet eline geçmesi, ABD sermayesiyle yönetilen Liverpool ve Manchester United'ın toplam borçlarının 1 milyar Sterlin'i aşması sonucu bu noktaya gelindi.

Radikal plana politik arenada tepkiler olmuyor değil. Brown'ın muhalifleri, Başbakan'ın hamlesini basit bir seçim yatırımı olarak görüyor. Öte yandan UEFA Başkanı Platini, malum kararları 'mükemmel bir fikir' olarak nitelendirdi ve Brown'a destek çıktı. Ayrıca, projenin detayları netleşmeye başladıkça halihazırda kulüp sahibi olan isimlerin azalan hisse paylarından dolayı tepki göstermeleri de kaçınılmaz olacak.


Bana göre Gordon Brown'ın fikrini beğenmemek imkansız gibi. Futbolun olmazsa olmazı ne futbolcu, ne yönetim, ne de teknik direktördür. Bu sporda her şey taraftarla başladı. Bir kulübün mazisini, ruhunu ve kimliğini verendir çünkü taraftar. Bugün Nottingham Forest veya Göztepe gibi doğru dürüst başarı elde edemeyen bir kulüp bile geçmişine bakıp gurur duyabilir çünkü o ruhu bugüne taşıyan ve hiç unutturmayan taraftarı vardır. Sonuçta futbol kulüplerinin şirketleşmesine karşı değilim ama bu süreçte futbolun çekirdeği taraftar kesinlikle göz ardı edilmemeli.

0 yorum:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...