Subscribe Twitter Twitter

7 Ağustos 2011

Man United 3 - 2 Man City


55 yıllık aradan sonra dünya ilk kez Community Shield finalinde bir Manchester derbisi izledi. Geçtiğimiz sezon iki ekip arasındaki maçlar izlemeye değerdi, ki bugünkü finalin de aşağı kalır yanı yoktu.

Maçın ilk dakikalarından itibaren oyunu yönlendiren taraf kırmızı formalılardı. Nitekim City'nin böyle bir düşüncesi yoktu. Varsa da sahaya hiç yansımıyordu. Bunun yerine ceza sahası ve önünde biraz da sertliğe başvurarak rakibi durdurmayı denediler. 20. dakikayı geride bırakırken hakem kartlarını kullanmaya başladı ama öte yandan United bu sertlik karşısında geri adım attı. Tevez ve çiçeği burnunda Agüero'nun yokluğunda City hücum hattı oldukça statik kalıyordu. Zira Dzeko, tarzı gereği malum Arjantinli'ler kadar delici ve hareketli olmadığı için arkadaşlarına boşluk da yaratamadı. Maçın üçte biri geride kalırken dengelenen oyunu değiştirmesi en muhtemel olay, bir duran top golü olabilirdi ve oldu. United savunması Lescott'u kontrol edemeyince De Gea kalesindeki ilk resmi golünü gördü.

Oyunu forse ederken sıklıkla soldaki Young'un alanına giren ve ortada koridor açmayı deneyen Rooney'nin hamleleri çoğunlukla sonuçsuz kalmaya başlamıştı. Nitekim bu boşlukları değerlendirecek bir organizasyonu özellikle de geriden kurmayı başaramadı United. Tam ilk yarı böyle bitmek üzereyken bu kez orta saha ve defans arasında United'a yakışmayacak genişlikte bir boşluk doğdu. 90 dakika boyunca oldukça etkisiz kalan Dzeko da en iyi bildiği işi yaparak o boşluğu değerlendirdi ve farkı ikiye çıkardı.


Devre arasında sosyal medyada tam anlamıyla bir De Gea muhabbeti döndü. Hatta çocuk çarmıha gerildi desek abartı olmaz. Kaleyi bulan iki şutta iki gol yemek, bir kaleciyi değerlendirmek adına yüzeysel kaçabilir. Zira ilk golde defansın adam paylaşımındaki zaafını ve ikinci golde Dzeko'ya bırakılan geniş alanı göz ardı etmemek lazım. Yine de Dzeko'nun şutuna biraz geç tepki verdi De Gea. Topa uzandığı anda iş işten geçmişti biraz... Geçen sezon La Liga'da ceza sahası dışından 11 gol yiyerek bu alanda lider olan 21 yaşındaki bir gençten bahsediyoruz. Şimdiden Van der Sar ile karşılaştırılması biraz acımasız ama medyanın klasik kazığı diyelim biz buna. Genel olarak bakıldığında maç boyu sırıtan hata yapmadı De Gea. Çıkışlarında kendinden emin ve başarılı olmasının yanı sıra, topu oyuna sokma konusunda fark yaratıyor. İllaki Van der Sar ile karşılaştıracaksak da aralarındaki 16 yaşlık tecrübe açığını unutmamak lazım...

İkinci yarıya iki stoperi Vidic ve Ferdinand ile birlikte orta sahadan Carrick'i çıkararak başladı Ferguson. Yerlerine giren Jones & Evans ikilisiyle beraber Cleverley'nin oyuna katkısı büyük oldu. İki paragraf yukarıda bahsettiğim "oyunu geriden kuramama" sorunu bu dinamik ekibin gelişiyle ortadan kalktı bir anda. Öyle ki, maçın ilk 25 dakikasındaki baskının birkaç mislini 60. dakikaya dek kurdular ve oyunu 2-2'ye getirdiler. Özellikle ikinci golü alkışlamadan edemedim zira top neredeyse hücum hattındaki herkesin ayağına değdi. Bundan sonra ise Mancini Barry'yi oyuna almak zorunda kaldı ki orta sahayı güçlendirmeden United'ı durdurması imkansız hale gelmek üzereydi.

Son yarım saatte tekrar dengelenen oyunda City halen hücumda başarısız seyrediyordu. Zira yalnızları oynayan Dzeko, ihtiyacı olan desteği Johson veya Silva'dan alamadı. Bu arada soğukkanlı ve profesyonel Dzeko'nun bir gün hiperaktif ve amatör Balotelli ile sahada bir güzel dalaşacağını düşünüyorum. Bilmem, biraz abartı mı kaçıyor ama bu ikili kesinlikle City'nin ideal hücum hattını oluşturmuyor. Gerek karakter, gerekse birbirini tamamlama açısından...


90+3'te Kompany'nin hatasına "kısmet" demekten fazlası gelmiyor içimden. Sonuç olarak United, ikinci yarıdaki oyunuyla gayet hak ettiği kupayı kazanmayı bildi. Yazıyı bitirmeden Ferguson'ın gençlik aşısına yer vermeden olmaz. İkinci yarının başında oyundan çıkan üçlünün yaş ortalaması 31 iken, oyuna girenlerinki sadece 21'di. Ve bu üçlüden biri yeni transfer iken (Jones), diğeri geçen sezon kiralık olarak Wigan'da oynayan Cleverley idi. İleri uçtaki Welbeck'in de geçtiğimiz sezon Sunderland'de piştiğini düşünürsek United'ın gençlere bakışını net görebiliriz. Al, dene, kirala, tekrar şans ver, oynat, rahat et... Keşfettiği adamı kolay kolay elden çıkarmıyor Ferguson. Bebe'yi de hemen defterden silmedi ama onun kaderi bakalım diğerleri gibi olacak mı...

Son olarak; TamSaha dergisinin Aralık 2010 sayısında ele aldığım Manchester United yazısında, takımdan ayrılan tecrübeli ayakların ve yaşı ilerleyenlerin yerini doldurmanın zor olacağını yazmıştım. Zira haleflerinde o ışığın olduğunu söylemek kolay değildi. O günden sonra gelişimine hız veren Smalling ve Evans, kiralık formalardaki şansını iyi değerlendiren Cleverley ve Welbeck, yeni genç transferler Jones ve Young'un katkısıyla 8 ay önceki savımın önemli ölçüde ortadan kalktığını görüyorum. Ki bu yazıda henüz Chicarito'nun adını bile geçirmedim! Arsenal taraftarı olsam 6 yıldır gençleriyle tek kupa kazanamayan Wenger'i daha ciddi sorgulamaya başlardım açıkçası...

0 yorum:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...