Subscribe Twitter Twitter

10 Ağustos 2011

Arda ve Biz


Aşağıdaki yazıyı neredeyse 5 ay önce yazmıştım bloga. "İşte ben demiştim ve bakın gitti" gibi bir fikirle tekrar yayınlamıyorum, ki Arda'nın gidiş hikayesi zaten epeydir belli. Yalnız son paragrafı okuyunca düşündüm ki az bile yazmışım... Biz futbolseverlerin buradaki gündem sayesinde gerilimi artarken futbol konuşma sınırları daraldıkça daralıyor. Arda ise yeni ufuklara açılıyor. Hayat...
---
Türkiye'de yıldız olmak hakikaten zor iş. Hem de çok zor... Her fırsatta dile gelen acı ama gerçek bir durum vardır; Almanya 3 milyonluk Türk nüfusundan ne cevherler parlatıyor, biz 70 milyondan o kadar çıkaramıyoruz diye. E 40 yılın başında çıkarıyoruz da ne oluyor? Milli maçtan sonra yine tartışılmaya başladı işte Arda. Ama yine oyunuyla değil, saha dışı gündemlere konu oldu. Suç onun diyebilir miyiz? Veya ne kadarı onun? Peki yaptığı harekete çocukça veya terbiyesizce diyebilir miyiz şu ortamda?

Öyle bir kamuoyu var ki Türkiye'de, vasat futbolcular yığınının arasında 3 tip oyuncu çok dikkat çekiyor ve baskı yiyor. Birincisi biraz kalburüstü yeteneğe sahip ama şımarık oyuncular. Batuhan ve Burak Yılmaz gibileri mesela...  Çok üstlerine gidilir, ne zaman adam olacak diye tartışılır ama bu çocuğun derdi ne, nasıl düzelir diye düşünmez kimse. Veya düzene sokmaya uğraşmaz. Varsa yoksa şımarık, yoldan çıkmış vs... İkinci tip, elbette ki yabancılar. Hava alanından ayakları yerden kesilmiş halde çıkan, her maç harikalar yaratması beklenen ama ilk hatasında yerden yere vurulan kurbanlar... En sonunda tek başlarına dönüyorlar ülkelerine. Üstlerine "futbolu bilmiyor" yaftası yapıştırılarak hem de.

Ve üçüncüsü, Arda gibi bu ülkeye fazla gelen yerli yetenekler. Şımarık da olmayan, ağzını açıp konuştuğu anda zekasını algılayabildiğiniz, yolu rahatça Avrupa'dan geçebilecek yetenekte ve kişilikli oyuncular yani. Gerçekten bu topraklarda nadir yetişiyorlar ama ilginçtir ki en çok onların değeri bilinmiyor. Ya popülizm kurbanı oluyorlar, ya da yönetim içindeki çekişmede piyona dönüşüyorlar. Hele ki takımda işler iyi gitmiyorsa vay onların haline... İyiyken kulübün çocuğu, kahramanı, yeni efsanesi ama bu arada!..

Arda İstanbul'dan elbette gidecek. Bu yaz veya sonraki herhangi birinde... O hak ettiği üzere kendini kurtaracak ama biz burada saçma sapan bir gerginliğin ve keşmekeşin içinde kalmaya devam edeceğiz. Futbolcular, teknik direktörler, yöneticiler... Hepsi en nihayetinde gelip geçici. Ama bu ortam daha uzun bir süre kalıcı olacağa benziyor. Şimdi uzun vadede en çok kim yıpranıyor peki? Yukarıda saydığım üç tip futbolcu mu, yoksa benim ve sizin gibi ömrünün sonuna dek bu gündemin içinde bir şekilde seyirci olarak bulunacak olan futbolseverler mi?

0 yorum:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...