Subscribe Twitter Twitter

28 Ağustos 2011

İki Şehrin Hikayesi


Manchester şehrinde yaşayanlar bu gece ne kadar rahat uyuduysa, Londra'dakiler bir o kadar kâbus gördü herhalde. Uzun zamandır dört büyük ile idare eden Premier Lig'de bu dörtlünün arasına Tottehnam ile Manchester City de girince lig bir kat daha zevkli hale gelmişti. Yani bir Lonrdalı ve Manchesterlı daha... İlk olarak bu iki yeni büyüğün mücadelesini izledik bu Pazar. Adebayor mecburen tribünde olunca Tottenham'ım sahadaki tek yeni oyuncusu kaleci Friedel idi. Orta sahada sadece Sandro'nun yokluğu bile büyük eksiklik yarattı Tottenham için. Kranjar onun yerini doldurmanın yakınından bile geçemeyince Modric ve hatta Van der Vaart bile desteksiz ve etkisiz kaldı. Gareth Bale da henüz üçüncü vitesle oynuyorken Tottenham topalladı resmen sahada. Kendi evinde varlık gösteremedi neredeyse. Nitekim kadronuz ne kadar iyi olursa olsun derinlik sağlanmadıktan sonra süreklilik de zorlaşıyor.


City'li oyuncular güne başlarken böylesine kolay bir galibiyeti kesinlikle hayal bile etmemişti muhtemelen. Geçen sezona göre çok daha ofansif ve paslaşmayı iyi beceren bir takım hüviyetindeler. Tevez'e bağımlı olmaktan neredeyse tamamen kurtulmuş durumdalar ve o olmayınca da işler gayet güzel yürüyor. Tabii bu noktada sazı eline almaya başlayan Silva'nın, takıma çabucak adapte olan Agüero ile Nasri'nin ve elbette şöyle bir silkinip kendine gelen Dzeko'nun payı çok büyük. Yerden akıcı paslarla Tottenham gibi bir rakibi White Hart Lane'de eli kolu bağlı duruma düşürmek az buz bir basamak atlayış değil. Calciopoli sonrası Inter'i kolayca uçuran ve City'de petrolden güzelce beslenen Mancini'yi çok ballı bulurum ama takımını yavaş yavaş adam ediyor gibi görünüyor artık. Hedefler elbette çok büyük ama o bunları adım adım sindirmek gerektiğinin farkında gibi duruyor. Yine de çok net bir gerçek var ki, City cephesinde varsa yoksa United'a kafa tutma gibi bir motivasyon var. Bu rekabetten besleniyorlar. Basının da gazıyla iyice perçinlenen bir gerçek bu. Henüz ilk maçını tamamlayan Nasri bile 90 dakika sonundaki röportajında "komşumuza mesaj gönderdik" diyebiliyor...


O Nasri evine varıp, şöyle bir bacaklarını uzatıp TV karşısında United - Arsenal maçını izlemeye koyulmuştur belki de. Ve bir süre izledikten sonra, göndermeye çalıştığı mesajın dalga dalga geri döndüğünü fark etmiştir!.. Arsenal'in sakat ve cezalılarla dolu kadrosunun bu United'a karşı bile koyamayacağını bekliyordum. Görünen köy kılavuz istemez zaten ama 8-2 de nedir?! WM yıllarından kalma bir skor sanki... Wenger'i suçlayamıyorum bile ve oldukça üzüldüm kendisi için. Genç kadrosunun yetersiz ve derinlik yoksunu olduğu için eleştirdim çok kez kendisini ama bu sefer işler gerçekten vahimdi. Düşünün ki orta sahada yedeğin yedeğinin yedeği ile çıktı United karşısına!.. Son zamanlarda dört büyük arasında oynanan hiçbir Premier Lig maçında sahadaki kalite farkının bu denli açık olduğunu hatırlamıyorum.

Geçtiğimiz sezon şampiyonluk United'ın, FA Cup da City'nin olmuştu. Bu sezonaysa ikisi birden diğerlerine nazaran açık ara farkla iddialı başlıyor. Yani olası baş aktörler Manchester'dan çıkacak gibi ama tabii ki sezonun henüz çok başındayız. Daha Liverpool ve Chelsea ısınamadı bile ve bu iki yardımcı aktörün form grafiği, bu sezon Premier Lig'in senaryosunu belirleyecek gibi duruyor.

0 yorum:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...