Barcelona, ilk maçta olduğu gibi düşüncelerini sahaya yansıtamadı. %75'e %25'lik bir pozisyon üstünlüğü kursalar da ilk net gol girişimleri 82. dakikada geldi. Bundan 2 dakika sonra da Pique'nin sınırlarını aşan golünü izledik. Özetle o korkunç topla oynama oranına rağmen 90 dakikayı sadece 4 gol girişimi ile bitirebildi Barça. Bunun da son 62 dakikasının 10 kişi kalmış bir rakibe karşı olduğunu belirtelim. Topu kim ne zaman ayağına alırsa alsın, ip gibi dizilmiş ve çift sıra olmuş çok katı bir savunma buldu karşısında. Inter'in ilk maçtan tek eksiği, bu defansif anlayışın yanına etkili bir kontra atak koyamayışıydı. Buna ister Pandev'in yokluğu, ister Sneijder'in orta sahada daha sert bir dirençle karşılaşması diyelim. Sonuç olarak Barcelona gibi bir ekibi, üstelik turun üçte birini 10 kişiyle oynayarak elemek büyük başarıdır.
Mourinho gibi teknik direktörüm olsa... Medya ve meslektaşlarıyla bu kadar laf dalaşına girip, konuştuğunun altını fazlasıyla doldurabilen adamdan korkulur. Özellikle de başarılı bir adamsa... Sevmeyeni kadar seveninin de çok olması bundandır, ortası yok. Seneye de İtalya'da kalması iyice zordur artık.
Son olarak, geçen sezonu efsanevi 6 kupayla kapatan Barcelona bu sezon sıfır çekme tehlikesi yaşıyor. Real Madrid'in en zor maçı Malaga olarak görünürken, Katalanlar Villareal ve Sevilla deplasmanına uğrayacak. Ama ne olursa olsun, bu sezonu da tıpkı geçen seferki gibi hoş anılarla hatırlıyor olacağız. Şu yurdum insanına futbolu gerçek anlamda sevdirebilen bir kulüpten bahsediyoruz. İlle kupa kazanması mı gerekiyor?
0 yorum:
Yorum Gönder