"Bu nefretin sevgiye dönüşebileceğini düşünecek kadar aptal değilim. Barça'ya saygı duyuyorum ve orada bulunduğun 4 yıl boyunca bana kazandırdıklarını unutmayacağım. Ancak etrafımda olumluya dönmesi imkansız bir hava oluşturuldu. Şu çok açık ki teknik direktörlük kariyerimi Barcelona'yı çalıştırmadan noktalayacağım."29 Nisan 2010
"Tercüman"
"Bu nefretin sevgiye dönüşebileceğini düşünecek kadar aptal değilim. Barça'ya saygı duyuyorum ve orada bulunduğun 4 yıl boyunca bana kazandırdıklarını unutmayacağım. Ancak etrafımda olumluya dönmesi imkansız bir hava oluşturuldu. Şu çok açık ki teknik direktörlük kariyerimi Barcelona'yı çalıştırmadan noktalayacağım."Barcelona 1-0 Inter
Nou Camp'ta önce durgunluk, sonra heyecan ve en son hüzün vardı bu gece. Umut her zaman Katalanların yüreğindeydi ama olmadı. Mourinho, Barcelona'yı durdurma rehberinde ne yazıyorsa aynen uyguladı. Bir teknik direktörün takımına etkisi sorgulanır ya... İşte Portekizli ve Guardiola şu an bu konunun en somut örnekleri. Bir kazanan olmalıydı, o da "Special One" oldu. Barça'nın eski tercümanı, maç öncesi açıklamaları ile finalin Inter için bir rüya olduğunu belirtmiş, kulübünün hislerine bu şekilde tercüman olmuştu. Bir zamanlar onun kaptanı olan rakibi Pep ise, takımının aklındaki tek şeyin iyi futbol olduğunu söylüyordu. İşte şimdi kazanan koltuğunda oturan Mourinho, finalde eski hocası van Gaal'i buldu karşısında.
26 Nisan 2010
20 Yıl Önce İtalya...
Futbola olan ilgim, neredeyse tüm çocuklar gibi kendi takımımı tutmakla başladı. Ardından Türkiye futbolu, derken Avrupa ve dünya... İlgi globalleştikçe dünya kupaları da dağılan sisin ardındaki çiçek bahçesi gibi belirginleşiyor. Aslında futbolun malum zirvesine olan ilgim biraz geç başladı. 1990 Dünya Kupası'nda 4 yaşında olduğumdan herhangi bir olayı tecrübe etmek zaten imkansız gibi. Ancak ABD 94'ü çok silik, Fransa 98'i ise nispeten iyi hatırlarım. İşte kanıma o zehrin belki de ebediyen bulaştığı turnuvadır aslında '98. Giderek artan o merakla 2002'yi iple çekmiştim ki ondan sonra futboldan soğumam imkansız gibi oldu.21 Nisan 2010
Inter 3-1 Barcelona
20 Nisan 2010
Suç ve Ceza

Baştan belirteyim, yukarıdaki iki olayı da savunduğumu söyleyemem. Hele alttakini hiç... İlkinin tarihi 20 Nisan 2003. Beşiktaş, şampiyonluğa adım adım yürürken 28. haftada Fenerbahçe'yi İnönü'de ağırlıyor. 7. dakikada takımını öne geçiren Nouma, gol sevincini bu şekilde amatörce kutluyor. Beşiktaş maçı 2-0 kazanıyor ama yönetim taraftarın taptığı Pascal'ı ertesi gün kapı önüne koyuyor.18 Nisan 2010
Fenerbahçe 1-0 Beşiktaş
Büyük bir maçı kazanmak adına en ölümcül unsur nedir? Sadece savunmayı veya hücumu iyi becermek olmasa gerek. Her ikisini de dengeleyerek, gerektiği anda vites değiştirerek oyuna hükmetmektir aslolan. Bunları özellikle son haftalarda iyi kotaran bir Fenerbahçe ile sezon boyunca sadece savunması ile akıllarda kalan Beşiktaş’ın mücadelesi beklenenin aksine dengeliydi.
Saraçoğlu’ndaki karşılaşmaya kadar FB son 5 lig maçında gol yememişti. BJK ise 180 dakikadır gol atmak bir yana pozisyon bulmakta bile güçlük çekiyordu. Sahada tamamıyla Fenerbahçe lehine işleyen bir anahtar – kilit modeli vardı. 2. dakikada gelen gol ibreyi hepten ev sahibine çevirdi. Böylece hücum kapasitesi kısıtlı Beşiktaş karşısında üstün oynama imkanı buldular. İlk devre boyunca çok koşmadan, top rakipteyken doğru yerlerde durarak konuk ekibin geriden top yapmasını engellediler. Sezon boyunca bunun sıkıntısını çeken Beşiktaş bu savunma karşısında 3. bölgeye geçmekte zorlandı. En uçtaki Bobo sıklıkla orta sahaya gelmeye başladı. Zaten defans yapma eğiliminde bir 11’le sahaya çıkan Beşiktaş iyice geriye yaslanmak zorunda kaldı. Bu da oyunun kontrolünü tamamen Fenerbahçe’nin eline verdi.
İkinci yarıda Uğur İnceman’ın girişiyle güçlenen Beşiktaş orta sahası toparlandı ve daha iyi pas yapmaya başladı. Penaltı pozisyonuna kadar rakip defansı bunalttılar adeta. Bu sefer Fenerbahçe’nin ağırlık merkezi, oyun dengesini rakip alana taşıyabilen Beşiktaş karşısında geriye çekilmek zorunda kalmıştı. İşte bunu da kontrollü yapınca rakibini kale önünden uzakta tutabildiler ve bir derbiden daha zaferle ayrıldılar.
Sonuçta büyük maçların temel kuralı olan savunma - orta saha bütünlüğünü sağlayan ekip yoluna devam etti. Bloklar arası denge, Fenerbahçe’ye sadece oyun kontrolünü değil şampiyonluk iştahı da kazandırdı.
17 Nisan 2010
Kuranyi İstanbul'a Gelir Mi?
Dün bazı kaynaklarda flaş haber olarak "Kuranyi Beşiktaş'a" diye yazıyordu. Worldsoccer'a göre ise Alman futbolcu İstanbul'a gelebilir ama İnönü'ye değil. Habere bakarsak, sezon sonunda sözleşmesi bitecek olan Kuranyi'nin 3 ciddi talibi Juventus, Dinamo Moskova ve Fenerbahçe. Sunderland de ihtimaller arasında yer alıyor. Her sisteme uygun bir ileri uç oyuncusu denebilir Kuranyi için. Zira farklı tarzları az çok benimseyebilmiş ve gol kokusu sağlam bir forvet. Bundesliga'da Schalke forması ile 5 sezonda toplam 158 maça çıktı ve 71 kez golünü yazdı. Stuttgart yıllarını da eklersek, 28 yaşındaki futbolcu Almanya'daki 8 yılında sezon başına ortalama 14 gol attı. Gayet istikrarlı bir grafik...14 Nisan 2010
Dünya Kupası Bilet Reyonu
12 Nisan 2010
Barcelona, Barcelona
Avrupa'da Gol Krallığı

4 Nisan 2010
Wenger'in Kelebeği

3 Nisan 2010
Futbol Dilencisi Olmak

BJK Futbol Okulları
2003'ten beri devam ediyor bu proje. İnönü'deki Eskişehir maçında tribünde görülen Nijeryalı arkadaşlar, sonrasında birçok mecrada yer alığı üzere Beşiktaş'ın Nijerya'da açtığı futbol okulunun öğrencileriydi. Yönetimin 10 icraatından 9'unun temelsiz olduğu bir kulüpte böyle bir olaya da şüpheyle bakıyor insan. Ama evet, gerektiğinde övmeyi de bilmek lazım. An itibariyle Almanya (3), Avustralya, İsviçre, Hollanda, KKTC, İngiltere ve Nijerya'da futbol okulu var Beşiktaş'ın. Ne kadar planlı çalışılıyor, yeteneklerle nasıl ilgileniliyor bilemeyiz ama en azından uzun vadede 'ya tutarsa' mantığında kulübe kısmen katkı sağlayabilir.
