Hazıra konmayı pek seven bir milletin mensuplarıyız. Malum, "en kestirme yoldan nasıl köşeyi dönerim" mantığını geçtik, üniversitelerde bile "sever miyim sevmez miyim" diye düşünmeden "nasıl zengin olurum" odaklı düşünce hakim... Hadi bir örnek daha; Almanların yetiştirip pişirdiği yetenekli Türk gençlerine futbol dünyamızın harcadığı yegane emek, cevherleri keşfedildikten sonra Milli Takım'a kazandırmak için babasını ikna etmeye çalışmak oluyor!
Bu örnek net biçimde ortadayken, bir de çocukluğumuzun vazgeçilmezi olan mahalle maçlarını düşünün... "Abanmak yok, fazla çalım atmak yok, kaleden gol yok!" vs... Tüm hazıra konma eğilimimizi inkar eden bir durum değil mi? Halbuki futbolun (ve tabi hayattaki birçok şeyin) emek istediğini ve her anlamda takım çalışmasının futbol adına hayatsal önemi olduğunu en saf çağımızda, çocukluğumuzda öğrenmişiz.
Eğer futbol dünyamızda gerçekten bir sorun varsa; bu saflığın, sadeliğin ve ekip çalışmasının kaleciden santrfora, kulüp başkanından teknik direktöre dek unutulmuş olmasından değil midir?
Bu örnek net biçimde ortadayken, bir de çocukluğumuzun vazgeçilmezi olan mahalle maçlarını düşünün... "Abanmak yok, fazla çalım atmak yok, kaleden gol yok!" vs... Tüm hazıra konma eğilimimizi inkar eden bir durum değil mi? Halbuki futbolun (ve tabi hayattaki birçok şeyin) emek istediğini ve her anlamda takım çalışmasının futbol adına hayatsal önemi olduğunu en saf çağımızda, çocukluğumuzda öğrenmişiz.
Eğer futbol dünyamızda gerçekten bir sorun varsa; bu saflığın, sadeliğin ve ekip çalışmasının kaleciden santrfora, kulüp başkanından teknik direktöre dek unutulmuş olmasından değil midir?
Unutuyor muyuz, yoksa hatırlamak mı istemiyoruz?
0 yorum:
Yorum Gönder