Subscribe Twitter Twitter

7 Nisan 2013

Arsenal: Kupasız 8 Yıl



Arsenal’in başında 17. sezonunu geçiren Arsene Wenger, bu sürenin ikinci yarısını sadece tek bir kupa ile kapatmak üzere. Kulübün idare ediliş biçimi ve finansal yapısı her daim takdir toplasa bile, elde tutulamayan oyuncular ve sürekli değişen kadro dengesi sonucu takım sportif başarıya hasret durumda.

2005 Mayıs’ında Bergkamp, Ljungberg, Vieira, Ashley Cole ve Pires’li kadrosuyla Manchester United’ı deviren Arsenal, Federasyon Kupası’nı evine götürüyordu. Bir önceki sezonu nağmalup şampiyon kapatan efsane ekip hala rakiplerine korku salıyordu. Fakat o akşamın ardından kulüp müzesine başka hiçbir kupanın giremeyeceğini kimse tahmin bile edemezdi. O günden sonra lig ikinciliğini bile tadamayan Londra ekibi Federasyon Kupası’nda bir daha final göremezken, 2011’deki Lig Kupası finali de Birmingham’a kaybedildi. Bu süreçte Wenger’in ekibinin belki de en büyük başarısı, 2006 Şampiyonlar Ligi finalinde Barcelona’nın karşısına çıkmak oldu.

Kupasız dönemin en büyük başarısı

Wenger döneminde hiçbir sezonu Arsenal’in üzerinde bitiremeyen ezeli rakip Tottenham bile uzun süre sonra bunu başarmaya oldukça yakın. Üstelik Gareth Bale gibi Arsenal’in yıllardır özlemini çektiği bir dünya yıldızına sahipler ve Avrupa’da yola devam ediyorlar. Wenger’in takımı neredeyse her sezon bir süre hayal kırıklığı yaratırken, birkaç hafta boyunca da sonraki sezona dair büyük umutlar vaad ediyor. Peki bir türlü beklenen patlamayı yapamayan Topçular’ın sorunu ne?

Vadesi dolanlar
Arsene Wenger’in taktik anlayışı veya oyun tarzı herkes tarafından sevilmeyebilir. Fakat Fransız teknik adamın en saygın özelliği, tüm bunların ötesinde radikal düşünebilmesi ve tam bir futbol filozofu olması. Wenger’in fikir havuzundaki önemli unsurlardan biri de, belli yaş olgunluğuna erişmiş bir oyuncuya değerinden fazla tranfer bedeli verildiğinde onu satmak. Bu savın dışına çıkan ve emekli olana kadar Arsenal’de kalan yegâne büyük yetenek belki de Dennis Bergkamp. Zira Hollandalı yıldız kulübe geldiğinde zaten 26 yaşındaydı ve Arsenal kupalar kazanırken o da 30’larında zirveyi görmüştü.

Ne var ki her oyuncunun gelişim ivmesi Bergkamp gibi sabit olamazdı. Wenger döneminin en önemli isimlerinden biri olan Patrick Vieira, 2005 Federasyon Kupası zaferinden bir ay sonra 29. yaş gününü kutluyordu. Takımda Gilberto Silva, Fabregas ve Flamini de varken Juventus'un Vieira uğruna 20 milyon €’yu gözden çıkarması bulunmaz bir fırsattı. Nitekim Wenger teklifi kabul etti. Takımın o sezon Şampiyonlar Ligi’nde finale yükselmesi Vieira’nın boşluğunu gölgeledi ancak ayrılıklar artarak devam edecekti.

O eski yenilmezlerden kim kaldı?

Ertesi sezon Robert Pires ve Sol Campbell bedelsiz gönderilirken Bergkamp futbola veda ediyordu. Bu isimlerin yaşıyla birlikte form zirvesi çoktan törpülenmişti fakat Ashley Cole’un Chelsea’ye kaptırılışı çatlak sesleri beraberinde getirdi. Üstelik bu oyuncuların yerine alınan Denilson, Diaby, Alex Song, Walcott ve Adebayor gibileri henüz çok gençti ve Wenger’in eşsiz öğretmenliği altında olgunlaşmaları biraz zaman alacaktı. 2007 yazında Wenger’in 30 yaş kuralına Henry ve Ljungberg gibi efsane isimler de takıldı. Bu hamle, Wenger’in stratejisinde artık değişime sebep olacaktı.

Arka kapıdan kaçanlar
Kupasız dördüncü sezon geride kalırken, yetişen gençlerin efsanevî “Yenilmezler” kadrosunun yerini yeterince dolduramadığı açıktı. Takım kimi dönem ortaya koyduğu oyunla umut ateşini alevlendirse de bu gidişat hiçbir zaman sürekli olmuyordu. Aynı zamanda yeni Emirates Stadı’na taşınan Arsenal, bu hamlenin finansal yükünü transfer pazarında çekingen davranarak ödüyordu. Fakat Wenger’in potansiyeline kavuşturduğu yetenekler artık bir yandan da kupa ister haldeydi. Bu düşünceyle Ashley Cole’un ardından arka kapıdan kaçan isim Flamini oldu. Nitekim aynı yaz Wenger, Arshavin ve Nasri için 32 milyon € saymak durumunda kaldı.

Tutulamayanlar!

Takım bir sezonu daha eli boş kapatırken taraftarlar ve genç oyuncular iyice sabırsızlanıyordu. Ümit vaad eden güzel bir futbol oynamak kimseye yetmiyordu. Üstelik artık petrol zenginleri de Premier Lig’i iyice sarmıştı ve Wenger’in belli olgunluğa getirdiği birçok oyuncu, başarıyı başka adreslerde arama hevesine girmişti. Kolo Toure ve Adebayor’un Manchester City’ye gidişi bu akımı hızlandıran bir hamle oldu. Clichy, Nasri ve Fabregas da aynı düşünceyle kulüpten ayrılınca Wenger’in kurmak istediği oyun felsefesi bir kez daha kan kaybına uğruyordu. Tam bu felsefenin tohumları yeniden atılacakken bu kez Alex Song ve Van Persie yuvadan uçuyordu. Arsenal, artık futbolcu gözünde başarı getiren bir kulüpten ziyade bu yolda sadece bir basamak gibiydi.

Kadrodaki alışılagelen dengesizliğin kilit sebeplerinden biri de yardımcı başkan David Dein’in 2007 Nisan’ındanki beklenmedik vedası oldu. Arsenal’in anlayış değiştirerek teknik ve hıza dayalı bir oyuna sahip olması gerektiğini düşünen Dein, 1996’da Japonya’da görev yapan tanınmamış Wenger’i bu atılım doğrultusunda Arsenal’e getirmek için kulüp yönetimini zorlukla ikna etti. Ayrıca geniş çevrelere yayılan etkili bağlantıları sayesinde transferler ve kontrat pazarlıklarıyla başarılı biçimde ilgilenerek 11 yıl boyunca Wenger’le mükemmel şekilde işbirliği yaptı. Bergkamp, Vieira, Petit, Henry, Overmars, Pires, Suker, Campbell, Toure, Fabregas ve Robin Persie gibilerinin imzasındaki baş aktör David Dein’den başkası değildi. Ayrıca onun döneminde hiçbir önemli futbolcu, bugünkünün aksine yeni anlaşma için kontratının son bir yılına girene kadar bekletilmedi. Dein görevinden ayrıldıktan sonra bu tutarlı anlayış yara alırken Wenger de önemli bir fikir arkadaşını kaybetti.

Dein öncesi ve sonrası Wenger için ak ve kara gibi

Değişen kadro yapısı
30’una merdiven dayamış önemli oyuncusunu iyi paraya elden çıkarmak ve yerine genç bir yeteneği parlatmak, Wenger’in sıklıkla işe yarayan iki temel dayanağını oluşturuyor. Fakat son yıllarda takım iyiden iyiye bir sıçrama tahtasına dönüştükçe bu stratejilerin yan etkileri Arsenal’i bir kat daha hasta edebiliyor. Öncelikle Tony Adams ve Dennis Bergkamp haricinde hiçbir Arsenal efsanesi kariyerini kulüpte tamamlamadı. Campbell, Vieira ve Henry’nin sırayla ayrılışı Arsenal’de kazanma arzusu eksikliğine yol açtı ve gençlere kulüp kültürünü aşılayabilecek bir bayrak adam kalmadı. Bu görevi devralan Fabregas ve Van Persie gibi etkili isimlerin bile en nihayetinde gitmek istemesi, Arsenal’de uzun vadeli bir liderlik ve bağlılık krizinin göstergesi.

Wenger’in ikinci dayanağı olan genç oyuncu yetiştirme stratejisine saygı duymamak elde değil fakat bunun eksiksiz işlediğini söylemek zor. Birçok sıradan oyuncunun Fransız teknik adamın elinde parladığı ve sayısız genç yeteneğin birer dünya yıldızına dönüştüğü bir gerçek. Ne var ki son dönemde kilit isimlerin takımdan ayrılışı o kadar hızlandı ki, onların yerine geçmek için çalışan gençler henüz yeterince hazır olamadan görev almak zorunda kaldı. Bu da takımdaki tecrübe eksikliğini derinleştirirken gençleri baskı altında bıraktı.

Kalan sağlar bizimdir!

2011 Şubat’ında Şampiyonlar Ligi 2. turunda Barcelona ile karşılaşacak olan Arsenal’in en önemli kozlarından biri 19 yaşındaki Jack Wilshere’di. Wenger, taraftar ve basın ona çok güveniyordu fakat Guardiola’nın düşüncesi farklıydı. “Barcelona B takımında Wilshere gibi birçok oyuncum var” diyerek aslında durumu çok güzel özetliyordu Katalan teknik adam. Wilshere bugün çok daha önemli bir oyuncuya dönüştü fakat Arsenal’de zamansız görev alan oyuncuların en belirgin örneği; Nasri, Fabregas ve Eboue’nin ani ayrılışından sonra geçen sezon başlangıcında görüldü. Bir yandan şanssız sakatlıklar da gelince Wenger lig maçlarında Jenkinson, Frimpong, Miquel, Lansbury, Chamberlain, Coquelin gibi henüz pişmemiş isimlere görev vermek sozunda kaldı. 3. haftadaki 8-2’lik Manchester United yenilgisi ise Arteta, Mertesacker ve Andre Santos’un apar topar transfer edilmesiyle sonuçlandı.

Etkili oyuncularını elinde tut(a)mayan ve genç yeteneklerine erkenden ağır sorumluluk yükleyen Wenger, öte yandan bazı verimsiz futbolcuların üzerinde fazla ısrar etmekle de suçlanır olmuştu. David Dein’in ayrılışının yanı sıra yeni stadyuma geçiş maliyetleri sonucu transfer pazarında pasif kalışı Wenger’i elindekileri geliştirip onlarla yetinmeye zorluyordu. Fakat Denilson, Vela, Diaby, Bendtner, Squillaci, Chamakh ve Djorou gibi isimler Wenger’in yoğun emeklerine bir türlü beklenen cevabı tam olarak veremedi. Nitekim taraftarın Wenger üzerinde oluşturduğu kaliteli oyuncu transfer etme baskısı zirveye ulaştı.

Para var, huzur yok
Tek kupa kazanmadan 8. sezonunu geride bırakmaya hazırlanan Arsenal’de 2012 yılının ikinci yarısına dair finansal rakamlar geçtiğimiz Şubat ayında açıklandı. Siyahlar içindeki sportif durumun aksine pembe bir tablo ortaya çıkaran rapor, Finansal Fair Play öncesi kulübü rakiplerinden öne çıkarsa da taraftarları neden hala transfer harcaması yapılmadığını daha fazla sorgulamaya itiyor.

Taraftar mutluluğun formülünü bulmuş gibi!

Öncelikle sıfıra yakın kısa vadeli borcun yanında 123 milyon £’luk nakit para bulunması, Arsenal’in sağlıklı finansal yapısının önemli bir göstergesi. Ayrıca zarar yazan birçok Premier Lig ekibinin aksine Arsenal aynı süreçte 18 milyon £ kâr etmeyi başardı. Bu noktadaki en büyük payın Van Persie ve Song’un satışından elde edilen 42 milyon £ olduğunu da belirtmek gerek. Son yıllardaki transferler sonucu oyuncu ve personel ücretleri ciddi artış gösterse bile Emirates ile imzalanan 150 milyon £ değerindeki yeni sponsorluk anlaşması ve Premier Lig’in yayın gelirlerinin üç yıllığına 5,5 milyar £’a yükselmesi, Arsenal’in elini oldukça rahatlatan unsurlar.

Raporun yayımlanmasının ardından kulüp başkanı Peter Hill-Wood’un yaptığı açıklamalar, Arsenal yönetiminin temel sorunların farkında olduğunu gösterdi: “Amacımız elimizdeki en iyi oyuncuları tutmak ve takımı yeni yeteneklerle güçlendirmek. Van Persie’nin gidişi bizi üzse de Wilshere, Walcott, Gibbs, Ramsey, Chamberlain ve Jenkinson ile uzun süreli sözleşmeler imzalayarak en iyi oyuncularımızı tutma konusunda adım attık.”. Ne var ki tribünlerin aklı, bu demeçlerden ziyade kasada bekleyen 123 milyon £’a takılmış gibi görünüyor! Nitekim Daily Telegraph’ın önde gelen Arsenal taraftarlarıyla yaptığı röportajlardan bu paranın nasıl harcanabileceği konusunda ilginç sonuçlar çıkıyor. Kimisi Cristiano Ronaldo’yu transfer etmek isterken, kimi de bedeli ne olursa olsun David Dein’in geri getirilmesini öneriyor. Kendini kanıtlamış yıldız oyunculara yönelmek ve bu isimlere gerekirse daha fazla ücret ödemek, taraftar tavsiyeleri arasından öne çıkan diğer noktalar. Tony Adams tarzı lider bir savunmacı özlemi dikkat çekerken Fellaini, Luis Suarez, Mats Hummels, Mamadouo Sakho ve Falcao da arzu edilen isimlerden birkaçı.

Wilshere ve Walcott yeni yapılanmanın temelinde

2005 Federasyon Kupası, bu sezon da Emirates tribünlerinin damağındaki son zafer tadı olarak kalacak. 30’luk yıldızların maddî çıkarlar doğrultusunda elden çıkarılması ve yerine gençlerin yerleştirilmesi meyve verse bile, Arsenal kupasız kalıp petrol zenginleri ağırlık kazandıkça kadrodaki değişim tehlikeli bir hız kazandı. Özellikle David Dein’ın yokluğunda Wenger, takımının tecrübesiz ve lidersiz kalışını engelleyemedi. Başarı kuraklığına rağmen onun varlığı yine de taraftarı dizginliyor fakat bu sezon Şampiyonlar Ligi treni kaçarsa Arsenal kaynayan bir kazana dönebilir. Kulübün sağlıklı yapısı ise Finansal Fair Play yaptırımları yaklaşırken yakın geleceğe dair belki de en büyük umut.

Not: TamSaha dergisinin Nisan '13 sayısında yayımlanmıştır.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

vieira arsenal den intere değil juventusa transfer olmuştu.....:)

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...