Subscribe Twitter Twitter

24 Kasım 2011

Gelişigüzel Ortalar


Kaç gündür yazamıyordum bloga. İş, yüksek lisans, TamSaha, sonra biraz daha iş, sonra da daha fazla iş derken ara ara yoruluyor insan! Olacak o kadar... Neyse ki an itibariyle haftayı erkenden kapatmanın verdiği rahatlıkla dağınık da olsa bir şeyler karalayabileceğim.

Beşiktaş - Galatasaray maçında tribündeydim. Ama eve gelince bir değerlendirme yazma fırsatım olmadı. Maçı geçtim fakat şu bir gerçek ki ne tribünde maç izlemekten eskisi gibi zevk alıyorum, ne de Beşiktaş beni eskisi kadar heyecenlandırabiliyor. Sahadaki ekip mücadele ediyor belki ama 90 dakika bitince bir taraftar olarak insanın içi içini yemeye devam ediyor. Borçlar, yanlış yönetim, vasıfsız başkan, şike skandalı, şaşkın federasyon vs... Liste uzadıkça uzuyor ve ne zamandır da kısalmıyor. İnsan şu karanlıkta bir mum ışığı bulmak için bir umutla gidiyor maça ama eski tadı alamıyor...


Geçtik... Gayet güzel bir Şampiyonlar Ligi grup aşaması izliyoruz bu sezon. Apoel'in üst turu garantilemesi, dört İngiliz'den üçünün azımsanmayacak şekilde tur atlayamama riski bulunması, Napoli, Trabzonspor derken ortalamanın üstünde bir heyecan oluştu. Peki ne kadarını izleyebiliyoruz? Star sağ olsun her seferinde tek maça duacı bırakır oldu bizi. Bizim Boğaziçi Üniversitesi civarında D-Smart yayınlayan bir cafe vardı, o da iptal etti üyeliği. Olmadı orada izlerdik ama şimdi internetten linke tabî olduk yine. O da tutarsa elbet...


Bu arada Napoli başkanı De Laurentiis, hafta arasında 2-1 yendikleri Manchester City'nin sahibi El Mansur'un arkasından iyi bombalamış. Kulübü oyuncak gibi kullanıyor, birkaç seneye bırakabilir, o zaman City'nin durumu vahim gibisinden konuşmuş. Heyecanlı adam tabi... Ama El Mansur hakkındaki bu sözlere pek katılmıyorum. Transferleri ve ödediği maaşlar çok dikkat çekiyor olabilir ama City'nin altyapısına da inanılmaz yatırım yapıyor bizim Şeyh. Etihad Campus bunun başlıca örneği. Gelecek kurtaracak türden bir proje... Üstteki taslak da ona ait. Yalnız geçtiğimiz günlerde 2010/11 sezonunu 200 milyon £ zararla kapadığını açıkladı City yönetimi. Finansçı aklımla oturdum bir iki hesap yaptım ama Manchester City'nin Financial Fair Play'e nasıl ayak uyduracağına bir türlü akıl erdiremedim. Bir bildikleri var herhalde...


Napoli'nin yeri bambaşka öte yandan. Şeyh Mansur parasını yer yer akıllıca yönlendiriyor olabilir ama De Laurentiis'in yaptığı kesinlikle daha takdire şayan. Kulübü Serie C1 gibi dipteki bir kümeden alıp Şampiyonlar Ligi'nde 2. Tur'u zorlamak başlı başına heykel diktirecek cinsten. Üstelik finansal açıdan zarar etmeden... Tamam çıkıp sahada top oynayan maç kazanan adam De Laurentiis değil ama gerek teknik adam, gerekse sportif direktör seçerken veya gönderirken çok doğru ve zamanlaması mükemmel kararlar veriyor. Aynı şekilde futbolcu transferleri de öyle. Şu aralar Cavani - Lavezzi - Hamsik üçlüsüne sulanan City yönetimini de eli boş göndermesi muhtemel! Napoli hakkında detaylı incelemeyi okumak isteyen TamSaha Haziran ayındaki yazıma göz atabilir.

O değil de Simon Kuper'in yeni kitabı çıktı ama tabi ki Türkiye'ye henüz gelmedi. Önemli futbol adamlarının hikayelerini anlatan bir kitap incelediğim kadarıyla. Amazon'dan sipariş etmek lazım, buraya gelmesi daha kaç ay alır... Soccernomics'i de öyle getirtip okumuştum. Orijinal dilinde okuyunca daha bir içine giriyormuş insan...

0 yorum:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...