Brian De Palma’nın ünlü filminde Al Pacino; hapisten henüz çıkmış, geçmişinden kurtulup yeni bir hayat planlayan eski bir mafya mensubunu canlandırır. Zor bir çocukluk geçiren, genç yaştan itibaren şirketlerin elinde oyuncak olan ve artık olgunluk çağını yaşayan Carlos Tevez de Manchester şehrinden temelli ayrılıp yolunu kendi çizmek istiyor.
Dünya futbolunu biraz olsun yakından takip eden herkes henüz 20 yaşında bile değilken tanırdı onu. Rotasını Avrupa’ya kırması için gün sayılırken birden Corinthians’ta gördük Tevez’i. Kimse bu radikal tercihin sebebini tam olarak anlamamışken 2 sene sonra West Ham’a imza attı. Artık bu iki transferin tam olarak kişisel bir ‘tercih’ olmadığı yavaş yavaş anlaşılıyordu. Derken Manchester’ın kırmızı ve mavi taraflarında başarılarla dolu ama mutsuz geçen zamanlar... Sürekli ayrılmak isteyen, ailesine özlem duyan ve zaman zaman futbolu bırakma noktasına kadar gelen Tevez’in halet-i ruhiyesini anlamak için gözle görülenden fazlasını sorgulamak gerek.
Gettodaki Çocuk
Arjantin Milli Takımı ev sahipliği yaptığı 1978 Dünya Kupası’nda zafere uzandığında Tevez’in doğmasına henüz 6 yıl vardı. Askerî cunta ile yönetilen ve fakirliğin kol gezdiği Buenos Aires sokakları, dünyanın dört bir yanından gelecek olan misafirleri karşılamak için biraz ‘dağınık’ görünüyordu. Zira havaalanından şehir merkezine uzanan yolun etrafında sayısız gecekondu mahallesi mevcuttu ve şehir yönetimi bu yoksulluğu dünyaya gösterme niyetinde değildi. Bölgedeki 26 bin kişinin yeni evi olarak tasarlanan, yıllar sonra güven ve hijyen eksikliği sebebiyle yıkılacak olan kule gibi binalar tam da bu fakir görünümü tersine çevirmek amacıyla inşa edildi. Tevez’in tüm çocukluğu ise ülkenin muhtemelen en az önemsenen insanlarının yaşadığı ‘Fuerte Apache’ adlı bu bölgede geçti.
Boca'da gençlik günleri |
“Çok zor zamanlar geçiridim. Hava karanlıkken pencereden baktığınızda gördüğünüz manzaradan korkmamanız mümkün değildi. Belli bir saatten sonra dışarı bile çıkamazdınız ve bu inanılmazdı. Yanlış yolu seçip kolaylıkla bir uyuşturucu satıcısı olabilirdim ve sonum feci olabilirdi. Yine de güzel bir çocukluğum oldu çünkü bugün beni onurlandıran erdemleri o zamanlar öğrendim: saygı, alçakgönüllülük ve fedakârlık”. Bu değerleri gerçekten içinde barındıran Tevez gibi bir kişinin o günlerini ve ona bir anlamda öğretmenlik eden büyüdüğü yeri unutmasını bekleyemeyiz. Henüz 10 aylıkken üzerine kaynar su dökülmesi sonucu yüzünde oluşan yaraları tedavi ettirmeyi tam da bu yüzden hiç istemedi. Keza bir sokak kavgası sonucu dişlerinde oluşan çarpıklıklar da ona geçmişini unutturmaması için aynen duruyor.
Belki de bahsettiği değerleri öylesine zorlu bir yerde edindiği için büyüdüğü bölgeye derin bir özlem duyuyor Tevez. Orada düşe kalka öğrendikleri, Fuerte Apache’yi ve Arjantin’i onun için vazgeçilmez hale getiriyor. İçten içe orayı savunmak istemesi bu yüzden doğal görünebilir. 2001 yılında düzenlenen 17 Yaş Altı Dünya Kupası’nda yarı finalde Fransa’ya yenildikten sonra bir haber alır Tevez. Buna göre en yakın çocukluk arkadaşı, bulaştığı bir mafya çatışması esnasında vurularak hayatını kaybeder. Tevez’in dünyası, kaçan finalden sonra birkaç kat daha kararır ama o Fuerte Apache’yi yine de lanetleyemez: “Böyle şeyler sadece orada meydana gelmiyor. Nerede bir çalıntı vakası olsa hırsızın Fuerte’den geldiğini söylerler. Çok saçma! Fuerte’de sakin bir hayat sürmek isteseniz bunu yapabilirsiniz. Orası hakkında konuşmak için önce orada yaşamış olmanız gerek.” İşte bunları hisseden birinin oynadığı hiçbir kulübe bir türlü gönülden bağlanamaması ve yaşadığı hiçbir şehri sevememesi anormal görünmemeli.
Kısa süren Corinthians macerasında da başarılıydı |
Şirketlerin Elinde
Peki, Tevez neden kariyerinin şekil almaya başlayacağı erken dönemlerde beklenmedik takımlara transfer oldu? Bu sorunun arkasındaki başlıca aktörün Kia Joorabchian adlı İran kökenli ve İngiltere’de eğitim görmüş işadamı olduğunu söyleyebiliriz. 2004 yılında Brezilya kulübü Corinthians’ı satın almak için kurduğu Media Sports Investments (MSI) adlı şirket sayesinde futbol dünyasına iddialı bir giriş yapmak istedi Joorabchian. Aynı yıl içerisinde Tevez’i takımına katmak için ödediği 22 milyon $, bir Güney Amerika kulübü için rekordu. Zamanla tecrübesizliğinden faydalanarak Tevez’in ekonomik haklarını da MSI bünyesine katan Joorabchian işleri hızla büyüttü ve gözünü Premier Lig ekibi West Ham United’a dikti. 2006 yılında bu kulübü kontrol altına alacağından emin bir şekilde Tevez’i önceden West Ham’a transfer etse de satın alma işleminde başarısız oldu. Artık Tevez’in ekonomik ve ticarî hakları MSI’da, sportif hakkı da West Ham’daydı. Yani oyuncunun her türlü transfer ve kişisel sponsorluk anlaşmalarını MSI yönetirken, futbol oynama imkânını West Ham sağlayacaktı.
Olayın etik yanı uzun süre tartışılmasına ve West Ham’a 5,5 milyon £’luk rekor bir ceza verilmesine rağmen Tevez yeni kulübü için oynamaya devam edebildi. Sezon sonunda onu isteyen Manchester United’ın muhatabı ise West Ham değil, MSI’ın ta kendisiydi. İki tarafın 2007 yazında anlaşması sonucu Arjantinli oyuncunun sportif ve ticarî hakları, 2 yıl için toplam 11 milyon £’luk kiralama bedeli ile United’a geçiyordu. Ayrıca kalıcı bir transfer için ilk teklif verme hakkı da United’ındı. Fakat Tevez’in ekonomik hakları halen MSI’ın elinde kalacaktı.
West Ham taraftarı için her daim sürprizlerle doluydu. |
Joorabchian’ın futbolcu hakları üzerinde yarattığı tehdidi iyiden iyiye fark eden FA, 2008 yazında Premier Lig’de lisanslı menajerler harici üçüncü şahısların transferler üzerinde söz sahibi olmasını yasakladı. Bu gelişme, 2009 Haziran’ında Manchester United ile sözleşmesi sona erecek olan Tevez’i çok yakından ilgilendiriyordu. O tarih geldiğinde Alex Ferguson onu halen kadrosunda görmek istiyordu. Ne var ki bunun için yeni kurallar gereği oyuncunun bonservisini MSI’dan alması gerekliydi ve Joorabchian ‘elindekini’ ucuza bırakacağa benzemiyordu. Bir gazeteci tarafından Tevez’in geleceği hakkında sorulan soruya Ferguson’un verdiği cevap ise, durumun nasıl bir çıkmaza girdiğini özetler nitelikteydi: “İşimiz çok zor çünkü müzakere ettiğimiz kurum bir kulüp değil, şirket!..” En nihayetinde United MSI’ın isteklerini karşılayamadı ve bunu fırsat bilen Şeyh Mansur yönetimi, Tevez’in bonservisiyle birlikte tüm haklarını 26 milyon £ karşılığında Manchester City bünyesine katmayı başardı.
Ekonomik haklarını henüz 20 yaşında bir çaylakken elinden kaçıran ve 5 yıl boyunca bir şirketin çıkarlarına alet edilen bir oyuncunun kendini sadece futbola vermesini ne kadar bekleyebilirsiniz? Kariyerini kendi başına planlayabilme gücünden uzun zaman yoksun kalan Tevez, MSI bünyesinde geçirdiği süre boyunca sahadaki etkinliğiyle her daim bunu becerdi. West Ham’ı son hafta Premier Lig’de tutan adam, Manchester United kariyerini de bir futbolcunun kulüp bazında isteyebileceği tüm büyük kupaları kazanarak noktaladı. İşte sadece bu yüzden bile Tevez’i güçlü kişiliğe sahip başarılı bir oyuncu sayabiliriz.
Sir ve Prens |
İsyankâr Kaptan
Tevez Manchester’daki kırmızılı formasını çıkarıp maviliyi giyerken bunu gerçekten istiyor muydu bilemeyiz. Her şey bir yana, bir gün City’den ayrılmak istediğinde artık bunu kendi hür iradesiyle yapabilecek kadar özgürdü en azından. Taraftar tam anlamıyla ayaklanmıştı zira ezeli rakibe atılan çalımın önemi hiç de az değildi. Bu büyük beklentileri karşılamakta hiç gecikmedi Tevez. Oynadığı her maçta takımının istisnasız en önemli hücum silahı oydu. Zamanla Mancini’nin sisteminde olmazsa olmaz denebilecek bir mertebeye erişti ve hatta takım ona bağımlı hale geldi. Sezonu 23 gol ve 7 asistle kapatmasına rağmen Manchester şehrinde mutsuzdu Tevez ve ısrarla ayrılmak istediğini hiç saklamıyordu. Bu riski göze alamayan Mancini’nin ona ihtiyacı vardı ve isyankâr yıldızına yeni sezon öncesi kaptanlığı teslim etti.
'Şehir' kaptanı |
Takımın doğal ve resmî lideri olarak Tevez’in müthiş formu tüm motivasyon sorunlarına rağmen devam ediyordu. Tüm o kafa bulanıklığını, aile özlemini ve kendi topraklarına duyduğu hasreti bir şekilde sahaya yansıtmadı hiçbir zaman. O sezonu da 20 gol ve 6 asistle kapatarak takımının 35 yıl aradan sonra ilk büyük zaferi olan Federasyon Kupası’nı havaya kaldırdı ve Şampiyonlar Ligi’nin yolunu açtı. Öte yandan Manchester City de sadece Tevez’e bağımlı bir ekip olmaktan çıkıp iyiden iyiye ‘takım’ hüviyeti kazanmıştı. Ne var ki Tevez’in derin mutsuzluğu bitmek bilmedi ve ayrılma arzusunu daha yüksek sesle haykırdı. Bu kez Mancini’nin eli daha kuvvetliydi çünkü takım içinde ipleri eline almaya başlayan David Silva’nın yanı sıra, tarzı Tevez’e çok benzer olan Agüero ile anlaşmıştı. Dolayısıyla kaptanlık pazubandını da ondan geri almak için pek tereddüt etmedi. Eski kulübü Corinthians onun için 35 milyon £’u gözden çıkarsa da City teklife yanaşmayınca Tevez yedek kulübesine mahkum kaldı. Takımının Bayern Münih ile oynadığı Şampiyonlar Ligi mücadelesinde oyuna girmeyi reddetmesi, City ile olan bağlarının kopması anlamına geliyordu.
Siyah ve beyaz gibi: Mancini & Tevez |
Tevez’in Allianz Arena’daki davranışı birçok tartışmayı beraberinde getirdi. Kimileri bu hareketi oldukça bencilce bulurken, bazıları da bunu modern futbolda oyuncuların teknik direktörden daha güçlü konuma gelmiş olmasına bile bağladı. Hatta Betfair firması, Old Trafford ve Etihad stadyumlarının önüne özel olarak giydirilmiş birer çöp kamyonu koyarak taraftarları ‘Tevez’ formalarını imha etmeye davet etti ve olayı bir anlamda fırsata çevirmeye çalıştı! Fakat şu bir gerçek ki, çok az kişi Tevez’i yermeden önce onun geçmişini ve Manchester’daki derin yalnızlığını sorgulamayı akıl edebildi.
Tevez’in kaderi, elbette Carlito’nun Yolu’nda Al Pacino’nun hayat verdiği karakterinki gibi ölüm kalım meselesine kadar giden bir ikilem değil. Fuerte Apache gibi kenara atılmış bir bölgeden çıkıp bugün dünya futbolunun en önemli oyuncuları arasına giren birinin sıkıntılarını anlayabilmek adına belki de sadece Fuerte’de bulunmuş olmak bile yeterli değil. Birinin ona dair empati yapabilmesi için arkadaşının mafya tarafından öldürülmesi, ailesiyle arasına Atlas Okyanusu’nun girmesi, hatta geleceği uzun süre bir şirket tarafından prangalanmış halde kariyerini sürdürmesi gerek. Yine de ‘Carlito’, kariyerinin en olgun döneminde artık kendi yolunu belirleyebilecek özgürlüğe sahip. Yolu açık olsun...
Not: TamSaha dergisinin Kasım sayısında yayımlanmıştır...
0 yorum:
Yorum Gönder