Subscribe Twitter Twitter

29 Ekim 2011

Chelsea 3 - 5 Arsenal

"Defanslar hiç hata yapmasaydı tüm maçlar 0-0 biterdi" diye güzel ve katıldığım bir söz var. Mükemmel bir defansı bile hataya zorlayan oyuncular ve takımlar zaten öne çıkarlar. Bugünkü Londra derbisinde belki de hiç abartılı biçimde diğerine ağır basan bir takım oyunu veya yıldız oyuncu izlemedik ama topun iki ceza sahası arasında sıklıkla gidip geldiği zevkli bir 90 dakikaya şahit olduk. Manchester derbisinden sonra Londralıların da seyir zevki tazelendi kısaca.

Her şeyden önce ligin 3. haftasında Old Trafford'ta 8 gol yiyen takımla bugün Stamford Bridge'e çıkan arasında gözle görülür bir fark vardı. Mükemmel oynamadılar ve savunmada açıklar verdiler belki ama Chelsea gibi bir ekibi kendi evinde 5 golle yenmek azımsanacak bir iş değil kesinlikle. Maça bekleri hakkında soru işaretleriyle başladı Arsenal. Sağda Djorou, solda Andre Santos'un koruduğu kanatları sırasıyla Mata ve Sturridge ilk 10 dakikada koridora çevirdi neredeyse. Hatta Sturridge'in acemiliği tutmasaydı Chelsea daha o dakikalarda öne geçebilirdi. Derken günün en iyi adamlarından Walcott çıktı sahneye. Önce Gervinho'yu, ardından Van Persie'yi çok akıllıca düşünülmüş iki pasla net pozisyonlara soktu. Ne var ki maçın ilk golü, Andre Santos'un olduğu kanattan gelen ortayı değerlendiren Lampard ile geldi: 1-0.


Gol ile rahatlayan Chelsea'de Ashley Cole maçta iz bırakan adamlardan biriydi. Geride, ileride ve hatta bazen ortada çok verimli oynadı Cole. Ne var ki bu kez hata yapma sırası, yazının ilk cümlesine nazire yaparcasına Chelsea defansındaydı. Ivanovic, önünden hızla geçen Gervinho'ya hamle yapmayınca onun pasıyla Van Persie maça eşitlik getirdi. Devre sonuna kadar "işte Premier Lig bu!" dedirten, bir an bile duraksamayan bir maç izledik. 45. dakikada bu kez kornerden gelen ortayı Mertesacker'i alt ederek kaleye gönderen Terry, takımını soyunma odasına 2-1 önde götürdü.

İkinci devrenin ilk 10 dakikası, futbolun ne tür cilvelerle dolu olduğunun kanıtı gibiydi adeta. 49. dakikada gerilerden kendini kolayca unutturarak gelen Andre Santos, düzgün bir forvet vuruşuyla maça tekrar denge getirdi. Özellikle ilk devrede bölgesinde açıklar veren Brezilyalı için güzel bir geri dönüş oldu. Bundan 6 dakika sonra ise maçın en iyi oyuncularından A. Cole'un basit hatasına şahit olduk. Topla birlikte giderken ceza sahası dışında yere düşen Walcott'u izleyince, genç Arsenal'li göz açık kapayıncaya kadar yerden kalkıp kaleci Cech'in karşısında yerini alıverdi ve Arsenal'i ilk kez öne geçirdi.


3-2'den sonra 'acaba yeni bir 4-4'lük skor mu geliyor' diye düşünmedim değil! Arsenal daha kontrollü oynamayı tercih ederken Villas Boas ise sırasıyla Malouda, Lukaku ve Meireless hamleleriyle oyunu tekrar lehine çevirmeye çalışıyordu. Değişikliklerde bana göre bir yanlışlık yoktu. Nitekim Sturridge ve Mikel özellikle ikinci devre hayalet gibiydi sahada. Ramires'in yerine Lukaku'yu almak ise artık olması gereken bir riskti. Bu hamlelerin meyvesini 81. dakikada Mata'nın güzel vuruşu ile aldı Chelsea. Fakat geride açık vermeye devam ettiler ve 85. dakikada Malouda'nın ölümcül pas hatası geldi. Van Persie bunu da kaçırmadı ve skoru 4-3'e taşıdı. Dakikalar 90'ı gösterirken Hollandalı tekrar sahneye çıktı ve Hagi'nin Athletic Bilbao'ya attığı unutulmaz golü tekrar akıllara getirerek skoru belirledi: 3-5.

Aslına bakılırsa Chelsea ile Arsenal'in dizilişleri çok benzerdi. 4-3-3 ile sahaya çıkan iki ekip de kanatlarla etkili oldu. Chelsea'nin Arsenal'den farkı, orta üçlünün en ucundaki Lampard'ın aynı mevkideki Arteta'ya göre daha da ileride durmasıydı. Ayrıca Chelsea'nin kanatları, Arsenal'e oranla çok daha fazla yer değiştiriyordu. Ancak özellikle Mikel'in yokları oynadığı bir maçta savunmada önemli pozisyon hataları yaptılar. Arsenal'in ileri üçlüsü ise bu hataları kolayca harcamadı. Wenger'in ekibinde beklerin ilk devrede yaptığı hataları Chelsea değerlendirebilseydi ikinci yarıya çok daha rahat bir skorla çıkabilirdi ev sahibi. Futbol işte... Bu süreçte felaket olan Djorou o mevkide kendini aştı, Andre Santos ise zamanla kendini buldu. Walcott sağ kanatta gittikçe daha tehlikeli olurken, Ashley Cole'un yıldızı takımıyla beraber sönmeye başladı. Sonuç olarak Arsenal, taraftarına "demek ki olabiliyormuş" dedirten ve özgüveni tavanlara çıkaran şok bir galibiyet elde etti.

0 yorum:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...