2004 yazında teknik direktör olarak ayak bastığınız orta karar ülkede tam anlamıyla bir futbol devrimi yarattığınızı düşünün. Aynı takımdaki 9. sezonunuzu geçiriyorsunuz ve an itibariyle 12 maç sonunda tek puan kaybınız bile yok. Şampiyonlar Ligi'nde ise Chelsea ve Juventus gibilerinin olduğu grupta lidersiniz. Tarihinde tek bir şampiyonluk bulunan kulübünüze 8 sezonda tam 6 şampiyonluk ve 4 lig kupası hediye etmişsiniz. Avrupa'da ise bir UEFA Kupası şampiyonluğunuz ve bir de Şampiyonlar Ligi çeyrek finaliniz var. Onda da Barcelona'ya elenmişsiniz zaten. Siz göreve başladığınızda o ülke, UEFA katsayı sıralamasında 14. sıradaydı ve Avrupa kupalarına 4 takım gönderebiliyordu. Bugün ise 7. sırada ve kupalara 6 takımla katılma hakkına sahip. Kadronuz nispeten genç ve potansiyel sahibi. Kimi Avrupa devleri bazı oyuncularınıza 25 milyon €'ya varan meblağlar ödemeye razı görünüyor. Tüm bunların yanı sıra gayet kültürlü de bir adamsınız. Ana diliniz ve çalıştığınız ülkenin dili haricinde 5 dil daha biliyorsunuz. Futbolcularınızı üniversite okumaya teşvik ediyorsunuz. Onları restoranlarda oturmak yerine tiyatro izlemeye ve kitap okumaya yönlendiriyorsunuz.
Shakhtar'a gitmeden evvel Türkiye'den arkasına tenekeler bağlanarak ayrılan, korkak diye yerden yere vurulan, ilk fırsatta acımasızca eleştirilen Lucescu... Türkiye'ye geldiğinde dünyaca tanınan, müthiş kariyerli ve bolca kupa kazanmış bir teknik adam değildi. Ukrayna'ya gitmeden de öyle değildi. Ama bugün geldiği konum onun adını Avrupa'nın en saygın isimleri arasına yazdıracak cinsten artık. Ve tabi ki Türkiye futbolu için ne büyük bir kayıp olduğunu bir kez daha kanıtlayacak türden... UEFA Kupası'nı Kadıköy'de kaldırmış olması da bu açıdan kaderin çok güzel bir oyunudur.
Lucescu Avrupa'nın önde elen takımlarından birini çalıştırsa istediği başarıyı sağlamayabilir. Kısacık süren Inter kariyeri de buna örnek. Ama Türkiye ve Ukrayna gibi futbol konusunda var olan potansiyelini değerlendirememiş ülkeler için ilaç gibi bir teknik adam o. İstanbul'dayken birçokları ona bu gözle bakamadı. Halbuki bir süre daha kalabileceği bir ortam olsaydı Türkiye futbolu da o da yıllar önce birkaç basamak birden atlayabilirdi. Bugün bizim futbol kültürümüz birkaç basamak aşağı inerken Lucescu'nun liderliğinde Ukrayna futbolu çıktı üzerimize. Şike muhabbetinden olanca şaibeyi geride bırakamadan kurtulduk bir şekilde. Bir büyük kulübümüz borç batağında. Öteki ise ilk sağanak yağmurda göle dönen stat zemininde Şampiyonlar Ligi mücadelesi veriyor.
İşin kötü tarafı, kalsaydı bizi bunlardan Lucescu bile kurtaramazdı ya işte ona yanmak lazım...
0 yorum:
Yorum Gönder