Son bir haftadır şirket işi gereği Paris'te olduğumdan neredeyse tüm futbol gündeminden uzak kaldım. İyi de geldi aslında. Türbülansta geçen bir sezonun ardından bir anlamda tatil gibi geldi. Ama gündemden nispeten uzak kalsam da futbolun kendisine o kadar da mesafeli değildim. Önceki gidişimde Stade de France'ı ziyaret etmiştim ve bu kez sıra Paris St. Germain'in mabedi olan Parc des Princes'teydi.
42 yılın kadroları |
Avrupa'da öyle bir sürü stat gezmiş bir adam değilim ama PSG'nin stadı öyle mutlaka görülmesi gereken bir yer değil açıkçası. En nihayetinde 42 yıllık maziye sahip bir kulüp olarak iki lig şampiyonluğu ve bir Kupa Galipleri Kupası bulunuyor PSG'nin. Dolayısıyla kulüp müzesinin de öyle görkemli olduğunu söylemek güç. Bir de genel kanım şu ki Lugano Paris'te taraftarlarca da sevilmiyor nedense. Oyununu beğenmiyorlar.
Kulüp mağazasında tanıdık isim |
Stat turunda bize eşlik eden rehbere kulübün kâr edip etmediğini sordum. Sırf somut bir cevabı var mı diye merak ettiğimden!.. En nihayetinde oldukça varlıklı bir kulüp sahibi var sonuçta. Ama verdiği cevap somut olmaktan ve rakam içermekten çok uzaktı. Kulüp el değiştirdiğinden beri maça gelen ortalama taraftar sayısının 25 binlerden 45 binlere geldiğini, taraftarların sürekli bir şeyler satın aldığını falan belirtti. Yeterli değil elbette. Henüz Şampiyonlar Ligi'nde bile oynamadan onca yatırımın ve kadro ücretinin ağırlığını kaldırmak kolay değil.
Parc des Princes'te dört İtalyan bir Türk |
Benimle birlikte stat turuna katılan 4 kişilik orta yaşlı bir İtalyan grup vardı. İngilizce bilmiyorlardı ama bu kesinlikle anlaşmamıza engel değildi. Akdeniz havasına sahip iki kültür olarak ortak dilimiz futbol iken anlaşamamak olmazdı.
Yavru City'liler! |
Son olarak bu fotoğrafı paylaşayım dedim. Taraftarlığın yaşı yok ama en şirin çağı da bu herhalde. Ufak City'liler o son dakika gollerinden sonra formayı bir giyip hiç çıkarmamışlar gibi!
0 yorum:
Yorum Gönder