Subscribe Twitter Twitter

22 Ocak 2012

City - Tottenham - Balotelli


Bugünkü Man. City - Tottenham mücadelesini günlerdir bekliyordum. Hatta tam saatini öğrendikten sonra ona göre haftasonu planı yaptım. Beklentilerimin aksine ilk devre oldukça sıkıcıydı. İkinci devre de benzer şekilde başlayınca neredeyse göz ucuyla izlemeye başlayacaktım ki Nasri'nin güzel golü geldi. Dzeko'nun boş koşusunu gören Silva, onun boşalttığı koridora giren Nasri'yi topla buluşturdu ve Fransız çok düzgün bir son vuruş yaptı. Hemen ardından Lescott'un karambol golü ligin ilk yarısındaki maçı hatırlatacaktı ki bir dakika sonra Savic'in amatörce hatasını Defoe değerlendirdi. Beş dakika sonra ise Bale koltuğumdan kalkıp kendimi salonun orta yerinde bulmamı sağladı. Gerçekten enfes bir goldü.


O dakikadan sonra da hiç durmayan bir maç izledik ama sahada artık Balotelli vardı. Bu adamın dünya üzerinde  kaç tane seveni vardır açıkçası merak ediyorum. Ne kadar zor ve acımasız şartlar altında büyüdüğünü herkes az çok biliyor. Henüz 21 yaşında olabilir, buna da tamam ama artık bunlar Balotelli'nin aptallıklarını kapatmaya yetmiyor. Başka bir sıkıntı var bu adamda. Yerde yatan Scott Parker'a durduk yere çifte atar gibi tekme sallamanın hiçbir açıklaması yok. Böyle adamları elbette kazanmaya çalışmak lazım ama o da bir yere kadar. Mourinho bile adam edemedi ve Mancini de o kadar uğraşmasına rağmen hizaya getiremedi çocuğu. Ve böyle bir oyuncuyu her şeyden önce kulüp imajına zarar veriyor diye takımdan uzaklaştırmalı bir teknik adam. Aynı eleştiri, Pepe gibi insanlıktan nasibini almamış bir kasabı neredeyse her şartta koruyup kollayan Mourinho için de geçerli elbette. Hatta son aylarda pek ortalıkta gözükmese bile Xabi Alonso'nun böğrüne tekme sokan, Ben Arfa'nın bacağını eline veren De Jong'un da mazisini unutmak elde değil.


İşin en sinir bozucu tarafı da günün kahramanı olarak her yanda Balotelli'nin yer alması... Guardian veya Telegraph'ın sitesinde spor sayfasını açın, maça dair baş fotoğraf olarak Balotelli'nin o penaltı gölünden sonraki aklı sıra kendini tanrısallaştıran duruşunu görüyorsunuz. İşte bu noktada futbolun adaletsizliğine sövüyor insan. Bir dakika önce Defoe bir metreden boş kaleye atsa neler değişirdi halbuki. Tottenham'ın sesi şampiyonluk yarışında birkaç kat daha güçlü çıkar, transfer isteyen Defoe takımına tekrar bağlanır, Bale bir kez daha tribünleri mest etmiş olurdu. Tüm gazetelerde ise bu kez Defoe'yu görürdük kuşkusuz. Ama olmadı... "Neden hep ben?" diye soran adam yerde yatan rakibinin kafasına tekme sallamasına ve son dakikaya kadar ortalıkta görünmemesine rağmen yine manşetlere çıktı.

Neyse ki "futbolsever" dediğin adam genel olarak henüz o kadar da vefasızlaşmadı. Balotelli bugün futbolu bıraksa bir ay sonra kimse onu aramayacak. Bir yıl sonra birçok kimse "Bir Balotelli vardı n'oldu ona?" demeyecek. Ama Redknapp'in Tottenham'ı ve Bale'i daha uzun bir süre hatırlanacak. O yüzden kazananı değil, sevileni ve güzel olanı bu postun ana fotoğrafı olarak koymayı uygun görüyorum...

1 yorum:

B. dedi ki...

döveceksin şerefsizi...

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...