İş, güç, TamSaha falan derken bloga istemeden de olsa bir hafta ara vermiş oldum. Arada bir sürü gündem çıkmış ve yazılası maç oynanmış olsa da hemen aşağıda yazdığım son yazının konusu daha da perçinlenmiş oldu. Wenger ve Arsenal halen İngiltere futbolunun bir numaralı konusu. Dün de kendi evinde Liverpool'a 11 yıl aradan sonra boyun eğdi Wenger. Wilshere, Rosicky, Gervinho, Song gibileri başta olmak üzere 8 oyuncunun sakat veya cezalı olması elbette önemli bir etken ama buradaki nokta asların yokluğunda yedeklerin kesinlikle yetersiz kalması. Frimpong, Jenkinson, Miquel, Lansbury falan derken bambaşka bir Arsenal oluştu sahada. Öyle ki maçı çevirsin diye oyuna giren adam Bendtner'di artık o derece!..
Malum güzel maç olacak diye maçı Northshields'te izledim. Karşımda Javier adlı sıkı bir Arsenal taraftarı vardı. İlk yarıdaki futboldan umutluydu ve devre arasındaki muhabbetimizde Wenger'in üzerindeki baskıdan şikayetçiydi.
"Liverpool 20 yıldır şampiyon olamıyor. Tottenham'ın kaç sene oldu hatırlamıyorum bile. Bizim ise son şampiyon olalı daha 7 sezon geçti. Bi' rahat bıraksınlar şu adamı!" diyordu Javier. Bir bakıma haklı ama bakış farkı işte... Ben de
"Türkiye'de bir büyük takımı 7 yıl şampiyon yapamazsan orada kalmanın yolu yok" dedim son cümlesi üzerine. Ne diyeyim şimdi yalan mı!
Sonuç olarak Arsenal taraftarı artık kupa görememekten ve elindeki yıldızları sürekli kaybetmekten bıkmış halde. Bu bıkkınlık, daha takımdan ayrılmayan Nasri'ye ıslık olarak dönüyor bir şekilde. Daha kötüsü, eldeki gençlerin bir Toure, Ashley Cole, Vieira veya Pires olabileceğini çok sanmıyorlar muhtemelen. Henry veya Bergkamp'ı hiç saymıyorum bile. Bu şartlar altında yeni bir jenerasyon oluşumuna sabretmek ne kadar muhtemel? Bu da Wenger'in önündeki en büyük sınav işte...
0 yorum:
Yorum Gönder