31 Aralık 2009
30 Aralık 2009
Sterling
Son 10 Yılda Futbol
- 10 Yılın Takımı: İlk 5 yıldaki gibi gitse Real Madrid, son 5 yıldaki gibi olsaydı Barcelona'yı seçerdim. Ancak Premier League'te 6 şampiyonluk, 1 Şampiyonlar Ligi kupası ve 1 ikinciliği ile Manchester United daha istikrarlı bir görüntü verdi.
- 10 Yılın Futbolcusu: Kesinlikle Ronaldinho... Brezilyalı tam anlamıyla evrensel bir akım başlattı. Şu an izlediğimiz Barcelona'nın doğuş yıllarındaki maçlarını izlemek için başlı başına bir sebepti.
- 10 Yılın Menajeri: 2 Portekiz Ligi, 2 Premier League ve 1 Serie A şampiyonluğu... 1 UEFA Kupası ve 1 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu... Lig kupalarını saymaya zahmet etmeyelim. 3 takımla 10 yılda 7 büyük kupa sayesinde Mourinho'yu pek tartışmaya gerek yok.
- 10 Yılın Maçı: Olimpiyat Stadı'nın ev sahipliğinde Liverpool 3-3 Milan. Sönen maç heyecanını bir kenara bırakıp çekirdek yemeyi tercih ettiğimiz devre arasında böyle bir skoru akıl bile edemezdik. İyi ki yanılmışız...
- 10 Yılın Olayı: Dünyanın gördüğü en büyük futbolculardan olan Zidane'ın, 2006 Dünya Kupası finalinde Materazzi'ye kafa atıp kırmızı kart görerek jübile yapması.
- 10 Yılın Takımı: Bir defa maalesef Beşiktaş değil. Galatasaray ile Fenerbahçe de eşit gibi ancak Türkiye standartları üzerindeki kurumsal ve ticari faaliyetleri sayesinde Sarı-Lacivertliler bir adım önde.
- 10 Yılın Futbolcusu: 2001-2002 sezonunun devre arasında Nihat Beşiktaş'tan Real Sociedad'a giderken Real Madrid'le şampiyonluk, Ronaldo ile gol krallığı yarışına gireceğini kimse düşünemezdi.
- 10 Yılın Menajeri: Aslında Fatih Terim'e son 20 yılın Türk menajeri desek yine göze batmaz. Kariyeri son 10 yıllık süreçte sürekli düşüşte olsa da ondan iyisini çıkaramadı bu ülke. Ne yazık ki...
- 10 Yılın Maçı: Önemine bakılırsa Fenerbahçe 4-3 Gaziantep. Seyir zevkini göz önüne alırsak Fenerbahçe 3-4 Beşiktaş. Ancak yarattığı etki sonucu Fenerbahçe 6-0 Galatasaray. Ve hepsi de tesadüfen Şükrü Saraçoğlu'nda!
- 10 Yılın Olayı: 2005-2006 sezonunun son haftasında Galatasaray'ın maçını bitirdikten sonraki 16 dakikada uzatmaları oynanan Denizli-Fenerbahçe maçının sonucunu bekleyerek şampiyonluğa ulaşması. İnsana 10 tırnak yedirten bir 16 dakikaydı...
28 Aralık 2009
Van der Sar'a Penaltı Atmak
27 Aralık 2009
Fikstür
26 Aralık 2009
Her Türlü Kral
23 Aralık 2009
Steve Bruce vs Roberto Mancini
22 Aralık 2009
FIFA Yılın Futbolcusu
21 Aralık 2009
Avrupa'da Gol Krallığı
19 Aralık 2009
Estudiantes 1-2 Barcelona
18 Aralık 2009
Beşiktaş 2-3 Bursaspor
"Tanrı futbolu havadan oynamamızı isteseydi, çimleri bulutların üstüne yerleştirirdi." demiş efsane Brian Clough. Dün İnönü'de o bulutlar iyice yoğunlaşıp içlerini boşaltınca sahaya, çimler de mecburen bulutların üstüne taşınmalıydı. Teoride gereken buydu ama pratikte durum Beşiktaş adına pek de öyle olmadı.
Önce genel olarak şunu söyleyebiliriz ki yılın en çekişmeli Beşiktaş maçıydı. Dünkü takım, Ağustos ayından bu yana atak yönüne en çok ağırlık vermeye çalışandı belki de. Özellikle bekteki iki İbo'nun hücuma olağanüstü katkı sağlamaya çabaladığını söyleyebiliriz. Çabaladılar diyorum; çünkü bunu yaparken geride açıklar bıraktılar. Oturmaya çalışan bir hücum / defans dengesinin handikapları diyebiliriz buna. Ancak daha da önemlisi, yağmurdan iyice yumuşamış ve göller biriktirmiş bir zeminde bu varyasyonları denemek, hele üzerinde ısrar etmek mantıklı değildi. Maç düzgün bir zeminde oynansaydı, oynamaya çalıştığı oyunla Beşiktaş çok daha güzel sonuç alabilirdi ama hava şartlarına ayak uyduran ve radikal şeyler deneyen Ertuğrul Sağlam 3 puanla döndü Bursa'ya.
İlk golde enteresan biçimde yerden pas yapabilen ve gol öncesinde topu son çizgiye kadar taşıyabilen bir Bursaspor gördük. Ağır zemine karşı bir isyandı adeta. Bu dakikaya kadar orta sahayı elinde tutan, Sercan ile defansı yıpratan ve ileride çabuk çoğalarak etkili kontrataklar yapan bir ekip görünümü çizdiler. Golden sonra daha da kapandılar ve Beşiktaş'ın işi iyice zorlaştı. Devre olana kadar da ortada bir mücadele oldu. İkinci yarıya her iki teknik adam da akıllı değişikliklerle başladı. Mustafa Denizli bu sahada sıfıra inen Nihat'ın yerine Nobre'yi aldı ve maçı çevirmenin kıyısından döndü. Sağlam ise "göller" yüzünden gol haricinde kanatta topu kullanamayan Volkan'ı çekti kulübeye. 47. dakikada Sercan o golü atsaydı çok çabuk kopacaktı oyun ama futbol işte... Bu dakikadan sonra atakları daha etkili geldi Beşiktaş'ın. Zemine rağmen kanatlardan akın yapılıyordu ama istenen verim tam alınamıyordu. Skor 2-1'e geldikten sonra Tello'nun yerine Uğur'un girmesini bekledim. Muhtemelen de girecekti ama Ferrari'nin sakatlığı bunu engelledi. Oyuna giren Yusuf normal şartlarda topu ileride tutabilirdi. Çok da işe yarayabilirdi belki ama "normal şartlarda". Topun birkaç metre öteye yerden atılamadığı bir sahada değil elbette. Bundan sonra Bursaspor oyunu iyice havaya taşıdı ve bunun da karşılığını aldı. Sercan - Ömer değişikliği ilk anda herkesin aklını karıştırsa da oyun tekrar başladığı anda ne kadar mantıklı olduğu anlaşıldı. Clough'ın deyimiyle bulutlarda oynanan oyun, Sağlam'a önemli bir galibiyet kazandırdı.
İlk golü yedikten sonra şurada belirttiğim gibi makus kaderimizin tekrarlayacağını düşündüm. Sonuçta sezon başından beri hangi maçta ilk golü yese 90 dakika sonunda sıfır puan almıştı Beşiktaş. Yine kara kara düşünürken maç döner gibi olsa da sonunda bulutlara ve Ertuğrul Sağlam'a takıldı. Oyun çevrilip galip gelinseydi güzel ve önemli bir "ilk" yaşanacaktı ama tek de olmayacaktı bu. Takımın bu sezon ilk kez penaltı kazanması, Nobre'nin golle tanışması, haftalardır Rüştü ve Hakan'ın sakatlıklarından dolayı konuşulan Korcan'ın ilk kez kaleyi koruması da değinmeye değerdi.
Devre arasında çok kritik bir noktada girdi Beşiktaş. Önümüzdeki süreçte etkili hücum yaparken takım savunmasını da unutmamayı öğrenmek gerek. Özellikle dün gördük ki bunların ikisi henüz aynı anda olamıyor.
Son 16
16 Aralık 2009
2018 Dünya Kupası
London - Wembley
Birmingham - Villa Park
Manchester - City of Manchester Stadium
Nottingham - New Nottingham Forest Stadium
London - Emirates Stadium
Leeds - Elland Road
Sheffield - Hillsborough
Newcastle/Gateshead - St James' Park
Bristol - New Ashton Vale Stadium
London - New White Hart Lane Stadium or Olympic Stadium
Plymouth - Home Park
Manchester - Old Trafford
Liverpool - Anfield or New Anfield
Milton Keynes - Stadium:MK
6
14 Aralık 2009
Soccernomics
- Turnuva öncesi: İngiltere'nin kupayı kazanacağı kesindir.
- Turnuva esnası: İngiltere eski bir düşman ülkeyle karşılaşır.
- Zaman geçtikçe, sadece İngiltere'nin başına gelebilecek kadar kötü bir şanstan yakınılır.
- Diğer herkes hile yapmıştır.
- Kupanın yanına yaklaşamadan elenilmiştir.
- Elendikten sonraki gün "zaten hayaldi" modunda hayat normal devam eder.
- Bir günah keçisi bulunur.
- Son olarak, bir sonraki kupanın kesinlikle kazanılacağı düşünülür.
- "Aslansınız, bir Türk dünyaya bedeldir, Avrupa Avrupa duy sesimizi vs"... Amacımız önce elemeleri geçebilmek. Sonuç olumluysa hedef final, ama asla kupa değil!
- Epi topu Yunanistan'la eleme gruplarında karşılaştık.
- Sakatlık belaları, basit kart cezaları, "ah o toplar da direkten dönmeseydi"...
- Taraflı hakemler, art niyetli rakip futbolcular, sertlik tutkunu rakip antrenörler, ah o şerefsiz (!) İsviçreliler...
- Katıldığımız finallere diyecek söz yok. Sistemsizlikle gelen garip yarı finaller!.. Yine de çoğu zaman play-off'tan kurtulamadık, hatta bazen onu da göremedik.
- - Nasıl elendik be abi?
- Bırak şunları be oğlum her sene aynı hikaye... - Oynadığımız turnuvalar parlak geçtiğinden burada genelde fire vermiyoruz. Sadece Euro 96'da Alpay centilmenliği yüzünden (!) hedef haline geldi. Bir de yıllar yılı Hakan Şükür. Ancak 2004'e hazırlanırken Şenol Güneş, 2006 yolunda Ersun Yanal, 2010 kaçınca da Fatih Terim'in kellesi istendi.
- "Neyse artık... Zaten genç jenerasyon geliyor. Bütün Avrupa da düşüşte. Aha buraya yazıyorum, 2012'de kesin finale çıkarız."
Felipe Melo
13 Aralık 2009
Manisaspor 1-1 Beşiktaş
FIFA Club World Cup 2009
11 Aralık 2009
Maç Sonu Röpartajı
Messi'yi Korumak
10 Aralık 2009
World Soccer 2009 Awards
World Soccer dergisi bu yıl da "Player of the Year" kazananını seçti ve aşağıda bulacağınız üzere bir sürü ödül daha verdi. Barcelona yine her yerde olduğu üzere takımıyla, topçusuyla, hocasıyla ne var ne yok götürmüş haklı olarak. Her sıralamada sadece ilk üçe yer veriyorum, detaylara World Soccer'dan ulaşabilirsiniz.
1 Lionel Messi (Barcelona & Argentina) 43.2
2 Andres Iniesta (Barcelona & Spain) 21.5
1 Barcelona 75.9
2 Spain 8.3
3 Brazil 3.8
1 Pep Guardiola (Barcelona) 62.1
2 Felix Magath (Wolfsburg/Schalke) 9.7
3 Alex Ferguson (Manchester United) 5.3
1 Sergio Aguero (Atletico Madrid & Argentina) 45.1
2 Alexandre Pato (Milan & Brazil) 25.2
3 Stevan Jovetic (Fiorentina & Montengro) 9.8
1 Ronaldinho 781
2 Lionel Messi 759
3 Cristiano Ronaldo 708
9 Aralık 2009
Mustafa Denizli'yi Anlamak
7 Aralık 2009
UEFA Team of the Year 2009
Kayserispor - Bursaspor
6 Aralık 2009
Turkcell Süper Lig Hiç Bitmesin
Delgado Kimi Gönderecek?
Sezon başından bu yana gol yememe konusunda pek bir sıkıntısı olmayan Beşiktaş'ın gol atma ve pozisyon üretme sorununun olduğu aşikar. 15 haftada yenen 6 golün üçü Galatasaray'dan gelirken biri de ligin ilk maçında karşılaşılan İBB'dendi. Bu noktada takımın artık belkemiğinden de öte olan Sivok-Ferrari-Ernst ve onlara sonradan dahil olan Fink'in katkısı yadsınamaz. Zira hem aktif savunma yapma, hem de topu 1. bölgeden 2. bölgeye aktarma konusunda maksimum fayda sağlıyor bu dörtlü. Ağustostan bu yana asıl sıkıntı ise 2. ve 3. bölge arasındaki bağlantının bir türlü kurulamaması, yani atak organizasyonları ve gol pozisyonlarının üretilememesi. Bobo'nun sakatlığı ve motivasyon sıkıntısı, Tello'nun sürekli düşen performansı, Nobre ve Nihat'ın hiç yükselemeyen performansı ile yaka silktiren formsuzluğu, Holosko'nun erkenden sakatlanması, Tabata'nın uyum sorunu ve Delgado'nun zaten hiç olmayışı derken taraftarlar golü unutmuştu. Ekim ayı ile başlayan galibiyet serisi takımın üzerinden ölü toprağının atılmasını sağlarken, bu durum hücum oyuncularının performansına da olumlu yansıdı. Birkaç hafta içinde iyi veya kötü oyun fark etmeksizin galip gelinmeye başlarken, aynı anda defansın da sağlamlığı takımın özgüvenini iyice artırdı. İşte bunun sonucu olarak art arda Trabzonspor, Fenerbahçe ve Manchester engelleri akılcı ve kalburüstü sayılabilecek bir oyunla, ayrıca tek gol yemeden geçildi.