Bir ülke düşünün ki varlığı henüz 5 yıl önce kabul görmüş olsun. Buna rağmen futbol milli takımı, son sıradan girdiği FIFA Dünya Sıralaması’nda 24.lüğe kadar yükselsin. Üstelik bu topraklarda iki tane de Avrupa çapında yıldız yetişsin. Suları bir türlü durulmayan Balkanlar’ın küçük genç ülkesi Karadağ, bağımsızlık sonrasında futbolda da yükselmenin tadını çıkarıyor.
20. yüzyılın başlarında futbol, cazibesiyle çoktan Britanya’dan çıkıp Kıta Avrupa’sını etkisine almaya başlamıştı. Ne var ki Balkan ülkeleri, çoğu zaman olduğu üzere birbirleriyle uğraşmakla meşguldü. İyice zayıf düşmüş olan Osmanlı himayesinden kurtulup 1910 yılında krallık ilan eden Karadağ’ın da futbola ayıracak pek vakti yoktu. Zira önce Balkan, ardından 1. Dünya Savaşı kapıdaydı.
Art arda savaşların sonucunda Yugoslavya çatısı altında Sırplarla ile birleşen ülke, bu ortaklığın tam 88 yıl süreceğinden habersizdi. 21. yüzyıla gelindiğinde Yugoslavya’dan geriye sadece Sırbistan ve Karadağ kalmıştı. Zaten bir süredir kendi yağıyla kavrulmayı beceren Karadağ halkı, 2006 Mayıs’ındaki referandum sonucu kordon bağını kendi elleriyle kesti ve bağımsızlığını elde etti. O tarihten itibaren de Karadağlı’ların futboldaki tırmanışı hızını yavaşlatmadı.
“Cesur Kartallar”
2006 Dünya Kupası başladığında Karadağ, henüz 6 günlük gencecik bir devlet konumundaydı. Hal böyleyken bir ülke olarak kağıt üzerindeki varlığını yitiren Sırbistan & Karadağ, son kereye mahsus yeşil sahalarda bir arada boy gösterdi. Arjantin, Hollanda ve Fildişi Sahilleri’nin bulunduğu ölüm grubuna düşen takım, ülkedeki değişim havasının da etkisiyle 3 maç sonunda sıfır puanla turnuvadan elendi. Bu veda, Karadağ için yeni bir başlangıcın simgesiydi. EURO 2008’e katılabilmek adına çok uğraş verilse de gerekli prosedürler tamamlanamayınca ülke, bu kupanın elemelerinde yer alamadı.
'Cesur Kartallar' hızla yükseliyor. |
2007’nin ilk ayı geride kalırken Karadağ artık bir UEFA üyesiydi. Dolayısıyla 2010 Dünya Kupası Avrupa elemelerine hazırlanmak için önünde 1,5 yılı aşkın bir süre vardı. Bu taze motivasyonla iki ay sonra tarihinin ilk milli maçını Macaristan ile oynadı “Cesur Kartallar”. Podgorica Şehir Stadı’ndaki 12 bin taraftar, henüz 10 ay önce özgürlüğüne kavuşan ülkesinin dalgalanan bayrağını yeşil sahalarda da görmenin gururunu yaşıyordu. Futbolcular da bu anlamlı güne tat katmaktan geri kalmadı ve maçı 2-1 kazanarak halka ilk maçında galibiyet sevinci tattırdı.
Elemeler başlayana kadar oynadığı 10 hazırlık maçında 4 galibiyet ve 2 beraberlik alan Karadağ, yeni kurulan bir ülkeye göre hiç de fena değildi. Böylece 199. sıradan giriş yaptığı FIFA Dünya Sıralaması’nda 136.lığa kadar yükselmeyi başarmıştı. Ne var ki aynı başarı İtalya, İrlanda ve Bulgaristan’ın bulunduğu grupta yakalanamadı. 10 maç sonucunda alınan tek galibiyet ve 6 beraberlik, Karadağ’ı grupta sonran ikinci sıraya yerleştiriyordu. Yine de bu performans, 2009 Ekim’inde Cesur Kartallar’ı FIFA’nın sıralamasında 75. sıraya taşımak için yeterliydi.
2010 Dünya Kupası’na bilet bulunamamış olsa da, bu durum Karadağ’ı denemekten alıkoymadı. Sıklıkla oynanan hazırlık maçları, özellikle milli takımın tecrübe kazanmasında önemli rol oynuyordu. Öyle ki, 2010 Eylül’ünde EURO 2012 elemelerinin ilk düdüğü çalarken Karadağ artık FIFA sıralamasında 40.lığa yerleşmişti. Bu ivmenin verdiği motivasyonla gruptaki ilk 3 maç gol bile yemeden kazanıldı. Bir sonraki karşılaşmada Wembley’de İngiltere karşısına çıkan Karadağ, bu zorlu deplasmandan da golsüz beraberlikle ayrılarak bir anlamda güven tazelemiş oldu. 5 maç sonunda İngiltere ile birlikte 11 puana sahip olan Karadağ, Ekim ayındaki rövanşta rakibini alt ettiği anda ülkenin kaderi oldukça değişebilir.
Başarının mimarlığını eski yıldız Dejan Savicevic üstleniyor. |
Karadağ’ın Kahramanları
Her başarı öyküsünde olduğu gibi Karadağ’ın da bugüne gelmesinde önemli rol oynayan birkaç kahraman mevcut. Bu isimlerin arasında Milan ve Yugoslavya Milli Takımı’nın 90’lardaki dâhi oyuncusu Dejan Savicevic’in yıldızı bir kat fazla parlıyor. Kızılyıldız’dan Milan’a transfer olduğu anda Van Basten’i bile neredeyse unutturan Savicevic, futbolu bıraktıktan hemen sonra 2001 yılında Sırbistan & Karadağ Milli Takımı’nın başına geçti. Ne var ki buradaki performansı sahadakini aratır haldeydi. 2 yıllık sürenin ardından hatasından dönerek istifa etti ve 2004 yılında özerk halde faaliyet gösteren Karadağ Futbol Federasyonu’nun direksiyonuna geçti.
Savicevic’in henüz 38 yaşında federasyon başkanı olması, onun politikaya erkenden ısınması için bir araç özelliği taşır. Nitekim 2006 Mayıs’ındaki özgürlük referandumu sürecinde Karadağ Hükümet Başkanı Milo Dukanovic’e önemli destekte bulundu. Halkı ‘Evet’ demeye çağıran birçok temasta bulunurken, kampanya afişleri sokakları süsledi. Ayrıca bağımsızlık süreci boyunca futbola yaptığı katkı açısından bakılırsa, federasyon başkanı olarak Savicevic’in teknik direktör seçimleri takımı sürekli bir adım öne taşıyabildi.
Karadağ Milli Takımı’nın ilk teknik direktörü olan Zoran Filipovic’in görevi aslında hiç de kolay değildi. Zira birbirleriyle hiç oynamamış, hatta belki de hiç tanışmamış bir grup futbolcudan takım yaratmak gibi bir amacı vardı. 3 yıllık görev süresi boyunca çıktığı 23 maçta 8’er galibiyet ve beraberlik elde eden Filipovic, ülkesini FIFA sıralamasında 73. sıraya taşıyarak misyonunu tamamlamış halde takımdan ayrılıyordu. Onun yerine gelen Hırvat Zlatko Kranjcar ise ilk üç maçında bu ivmeye ayak uydurmakta zorlandı. Takımının başında sahaya çıktığı Makedonya, Arnavutluk ve Norveç karşılaşmalarından boynu bükük ayrılınca 625 bin nüfuslu ülke bir an karamsarlık yaşadı. Ancak bu kötü dönemi çabuk toparlayan Kranjcar, ardından Karadağ’a 8 maçta 6 galibiyet ve 2 beraberlik hediye etti. Üstelik bu süre boyunca kalesinde sadece tek gol gördü ve EURO 2012 eleme grubunda halen İngiltere’nin ardından 2. sırada yer alıyor. Eğer Kranjcar Karadağ ile turnuvaya katılmayı başarırsa, ülke futbol tarihine adını şimdiden altın harflerle yazdırmayı başarabilir.
Kaptan Vucinic ve Jovetic, İtalya karşısında |
Cesur Kartallar’ın kulübede veya masa başındaki kahramanlarının yanı sıra sahada da takımı sırtlayan yıldızları bulunuyor. Kırmızı forma ile oynadığı 22 maçta 11 kez ağları havalandıran Roma’lı Mirko Vucinic, şüphesiz bunlardan en çok parlayanı. Aynı zamanda takım kaptanlığı görevini yürüten Vucinic, ülkesinin en golcü ismi olmasının yanı sıra özgür Karadağ’ın ilk golünü kaydeden isim olmasıyla da ön plana çıkıyor. 22 yaşındaki Fiorentina’lı Stevan Jovetic ise yeteneğiyle daha şimdiden Floransa efsanesi Roberto Baggio ile kıyaslanmaya başladı bile. Genç yaşına rağmen ülkesinin 2007’deki ilk maçından bu yana kadroda yer bulan Jovetic’in de 6 golü bulunuyor. Son olarak Sporting Lisbon’un futbolcusu olan Simon Vukcevic, 26 kez Karadağ forması giyerek bu alanda rekoru elinde tutuyor. Bu üç futbolcunun performansı, İngiltere ile girilen EURO 2012’ye katılma mücadelesinde kilit rol oynamakta.
Ligdeki Durum
Karadağ’ın az zamanda çok iş yapan bir milli takımı varken benzer şeyi ulusal lig için söylemek şimdilik çok zor. 12 takımlı ligin birincisi Şampiyonlar Ligi öne elemelerine ilk turdan katılırken, ikinci ve üçüncü ekip de UEFA Avrupa Ligi elemelerine giriş hakkı kazanıyor. 5 sezonluk Karadağ lig tarihinde 4 farklı şampiyon çıkması, rekabet ortamı açısından bakıldığında iyimser olabilir. Ancak maç başına ortalama 1000’den az biletli seyirciye oynayan lig, ülke nüfusunun halihazırda çok küçük olması sebebiyle milli takım seviyesindeki ivmeyi yakalamakta sıkıntı çekiyor. Zira UEFA Ülke Sıralaması’nda 53 temsilci arasından 43. sırada yer alan Karadağ ekiplerinin önündeki en büyük handikap, ekonomik anlamda kendilerinden çok daha büyük takımlarla karşılaşmak zorunda olmaları. Küçük nüfusuna oranla geniş bir yetenek havuzu olan Karadağ’ın parlak oyuncuları genellikle Sırbistan veya diğer Avrupa ülkelerine transfer oluyor. Sonuç olarak milli takım ilerlemesini sürdürürken kulüpler için aşama kaydetmek zorlaşıyor.
Son şampiyon: Mogren |
Karadağ Ligi’ni zirvede tamamlayan Rudar, Zeta, Mogren (2) ve Buducnost arasından en başarılı olan takım sonuncusu. 1925 yılında kurulan Buducnost’un bağımsızlık öncesi Yugoslav Ligi’ndeki en büyük başarısı lig 6.lığı ve iki kez Yugoslav Kupası finaline yükselmek oldu. 90’lı yıllarda lige Slovenya, Bosna-Hersek, Hırvatistan ve Makedonya’dan da takımların katılması sonucu Buducnost, Yugoslav Ligi’ndeki tek Karadağ temsilcisi olarak kaldı. Ülkedeki sistem çökmeye yüz tuttuğunda ise Mogren ve Zeta kulüpleri de lige tekrar dahil oldu. Dejan Savicevic, Predrag Mijatovic ve Simon Vukcevic gibi yıldızları altyapısından çıkaran Buducnost’un Avrupa’daki en büyük başarıları ise 1991 Balkan Kupası finali ve 2005/06 sezonundaki Intertoto 2. Tur maçları.
Birçok küçük ülkenin onyıllarını alan bir sıçramayı Karadağ Milli Takımı sadece 5 yılda gerçekleştirdi. Bunu kendisinden daha ilerideki takımları yenerek veya onlardan puan alarak başaran Karadağ’da kulüp takımlarının alması gereken yol çok daha fazla. Zira bağımsız bir ekonomiyi yeni yeni oturtmaya çalışan ülkede kulüp futboluna el uzatacak sponsor bulmak ayrı bir zanaat gerektiriyor. Hele ki seyirci ortalamasının oldukça düşük seyrettiği bir ortamda bu desteği bulmak hiç de kolay değil. Yine de Balkan ülkelerinde oldukça geniş bir ağa sahip olan Deutsche Telekom’un Karadağ Ligi’ne sponsor olması, ülke futbolu için ekonomik anlamda bir umut ışığı niteliği taşıyor. Bu destek orta vadede arttığı taktirde finansal güç kazanacak olan Karadağ kulüplerinin, yetenekli oyuncuları elde tutma potansiyeli de artacaktır. Bu ihtimal bile Avrupa kupalarında birkaç adım daha ileri gitmek için önemli fırsatlar yaratabilir.
Karadağ ve Türkiye
Balkanlar’ın en genç ülkesi Karadağ ile Türkiye futbolunu karşılaştırmak, bugün deve ile cüceyi kıyaslamaktan farklı değil. Nitekim gerek milli takım, gerekse kulüp bazında Karadağ’ın Türkiye’ye pek yaklaştığı bir sahne olmadı. Yine de özellikle milli takım seviyesinde ‘cüce’nin ‘deve’ ile yavaş yavaş boy ölçüşmeye başladığını söylemek yanlış olmaz. Zira bugün Türkiye’nin 30. olduğu FIFA Dünya Sıralaması’nda Karadağ’ın 24. sırada bulunması tesadüf değil.
22 yaşındaki Jovetic'in yıldızı daha da parlayacak gibi |
Öncelikle her iki ülkenin de futbol oynamaya hevesli bir genç nüfusu ve gayet zengin bir yetenek havuzu mevcut. Avrupa’nın en büyük 10 ligi arasında rahatlıkla kendine yer bulan Türkiye’de yetişen oyuncuların öncelikli hedefi Üç Büyükler oluyor. Burada da istikrar sağlandığı taktirde birçok oyuncunun gözü Avrupa’nın üst düzey liglerine dikiliyor. Ne var ki bu ülkelerde had safhada olan rekabet, dolayısıyla oyuncu seçimine de yansıyor. Yine de transfer gerçekleşmediği sürece Süper Lig gerek kalite gerek maddi açıdan cazibesini koruyor.
Karadağlı oyuncular ise hedefi büyük tutmadan genç yaşta ülkeden ayrılmanın yollarını arıyor. Öncelikli olarak Sırbistan Ligi’ne iltica eden futbolcular buradan Avrupa’nın ve hatta dünyanın çeşitli liglerine dağılıyor. Ülke dışından sadece Almanya ve İspanya’da temsilcisi var olan Türkiye Milli Takımı’nın yanında Karadağ’ın İtalya’dan Çin’e, Macaristan’dan Japonya’ya, Rusya’dan Güney Kore’ye, Portekiz’den Belçika’ya kadar uzanan geniş bir portföyü bulunuyor. Durum böyle olunca Türkiye’nin kulüp futbolu ve lig kalitesi ön plana çıkarken, yetenekli oyuncuları yurt dışında tecrübe kazanan Karadağ ise milli takımı ile futbolunu geliştiriyor.
Sonuç olarak Dejan Savicevic’in kontrolü ve Zlatko Kranjcar’ın yönetimi altında hızla tırmanmaya devam eden Karadağ futbolu, özellikle ulusal takım bazında son 5 yılda yaptıklarının çok daha fazlasını becerebilir. Daha şimdiden Vucinic ve Jovetic gibi isimleri futbol sahnesine çıkaran genç ülke, Yugoslavya gibi Balkanlar’ın yeni Brezilya’sı olamasa bile bayrağını ileri taşıyacak yetenek potansiyeline sahip. Bu fırsat bir de ligin ekonomik anlamda güçlenmesiyle desteklenirse, Karadağ Avrupa futbolunun küçük dev ülkesi haline gelebilir.
0 yorum:
Yorum Gönder