Subscribe Twitter Twitter

3 Nisan 2010

Futbol Dilencisi Olmak

Eduardo Galeano'nun yarattığı o futbol dilencisinin bugünkü en büyük hayali ne olabilirdi? Tabii ki imkanı varsa öğleden sonrasını Old Trafford'da geçirmek... Yoksa bir yerde oturup izlemek, değil mi? Yalova'daki ailemin yanında geçirdiğim haftasonunda benim de bundan doğal bir amacım olamazdı. Üstelik dünkü Ankaragücü - Beşiktaş maçı bir taraftarı tatmin etmekten millerce uzaktı. Böylece kaliteli futbol açlığım iyice artmıştı. Kendimi teselli etmek adına Man. Utd - Chelsea karşılaşmasını beklemeye başlamıştım. Günün finalini de A. Bilbao - Barcelona ile yapacaktım. Evde Digiturk olmadığı için de ilk maçı mecburen dışarıda izleyecektim. Nitekim saatler 14:30 civarında iken kardeşimle kendimizi dışarı attık. Umutla girdiğimiz ilk pub'da D-Smart vardı ama vazgeçmedik. Az yürüyerek Digiturk'ü olan bir kafe bulsak da Spormax yoktu. Aramaya devam ettik ve yan kafeye girdik. Bu sefer Spormax bulmuş olsak da, mekandaki inatçı işletmeciler bu maçı açmak yerine millete yüzen balıkları izletmeyi tercih ettiler. Anlam veremedik tabii. Sonuçta hedefe giderek yaklaşıyor olmanın gazıyla, bir yandan da söverek sahile daldık.

Umutsuzca maç izlenecek bir yer ararken bu ülkede futbolun gerçekten ne kadar sevildiğini sorguladım. Taraftarların yaklaşık %80'inin üç İstanbulluyu tuttuğu, kalanların çoğunun bu takımları ikincil olarak desteklediği bir ülkedeyiz. Ne için izliyoruz futbolu? Bunu araştırmak gerek. Gereksiz fanatizm sonucu mu, yoksa vakit geçirmek için mi? Ya iddaa'dan para vurmak? Hiçbiri değilse popüler gündemden uzak kalmamak için mi? Veya pembe renkli magazin merakını bastırıp siyah versiyonunu zapt edememek mi bizim sözde futbol sevgimiz? Bir avuç futbol aşığını çıkarsak geriye bu profil sahibi insan topluluğu kalıyor işte. Türkiye'de futbolun sevildiği gibi büyük bir yalanı az duydum hayatımda. Nesini seviyoruz kardeşim? Futbolu seven adam Premier League ve La Liga dururken bu sınırlar içinde kalır mı? Manchester - Chelsea maçı varken en azından ekranında buna yer vermez mi? İzleyen olmayınca vermiyor işte.


Çoğumuzun futbol sevgisi sadece kendi takımımıza odaklı. Böyle olunca onun adı futbol sevgisi olmuyor ama. Olsa olsa fanatizm diyebiliriz. Maç öncesi ve sonrasındaki tangırtısını, transfer döneminde satılan palavralarını seviyoruz güzel oyunun. Fanatik ve Fotomaç bu halleriyle yok satıyorsa öncelikli suç onların değil. Asıl korkunç olan bu sözde gazeteleri gerçekten okuyup sindiren, onlardan daha fazlasını beklemekten uzak, spor aşkıyla tanışmamış olan büyük bir kitlenin varlığı.

Manchester - Chelsea mi? Evet, izleyebildik onu. Mütevazi bir çay bahçesinin dışındaki minik hoparlörde "Scholes vurdu ve aut!" cümlesini duyunca düşünmeden içeri daldık. Meğer 5-6 kişilik bir grup genç bizden önce gelip rahatça açtırmış maçı. Aklımdan bu sefer "vay anasını be" diye geçirirken ellerinde iddaa kuponlarını gördüm ve yerime oturdum. Maç üst bitti işte, daha nasıl sevelim ama değil mi?

0 yorum:

Yorum Gönder

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...