Subscribe Twitter Twitter

2 Mart 2013

QPR: İstikbal ya da Ölüm



Mark Hughes yönetiminde sezona felaket ötesi bir başlangıç yapan Queen’s Park Rangers, Harry Redknapp’in gelişi ve sürpriz Ocak transferleri ile ligde kalma peşinde. Yıllarca borç içinde yüzüp patronların oyuncağı olarak elden ele dolaşan kulüp, pahalı transferleri ile bir anlamda kumar oynuyor. Peki, Loftus Road tribünleri bu yatırımların meyvesini mi yiyecek, yoksa yeni bir Portsmouth faciasının tanıkları mı olacak?

Herhangi bir Premier Lig sezonuna Julio Cesar, Park Ji Sung, Esteban Granero, Fabio ve Bosingwa gibi transferlerle başlayan bir kulübün en azından orta sıralar ve üstüne oynayacağını düşünmek gayet doğal olurdu. Hele ki bu kulüp Ocak ayında kadrosunu Chris Samba ve Loic Remy gibi kalburüstü isimlerle güçlendiriyorsa hedefin Avrupa kupaları olduğu bile söylenebilirdi. Özellikle de takımı Harry Redknapp gibi tecrübeli bir teknik adam çalıştırıyorsa… Tüm bu faaliyetlerin öznesi olan QPR, bugün Premier Lig’in son sırasına demir atmış durumda. Son dönemdeki göze batan harcamaların sonucunda İngiliz medyasının aklına kısa yoldan Portsmouth vakası gelse de, QPR’ın o duruma düşmesi şimdilik kolay görünmüyor. Öte yandan ligdeki gidişat da henüz sportif anlamda ümit vermekten uzak görünüyor.

Paranın Oyuncağı
2007 yılının sonuna yaklaşırken QPR borçları yüzünden neredeyse kayyuma düşmek üzereydi. Fakat son anda devreye giren bir ortaklık kulübü bataktan kurtarıverdi. Üstelik bu ortaklıkta yer alan üç isim, açılması muhtemel para musluklarına atfen taraftarın elini kaşındıracak türdendi. Formula 1 patronlarından Flavio Briatore’nin toplam varlığı 150 milyon £’u bulurken, bu organizasyonun kurucularından Bernie Ecclestone’un kasasında 2 milyar £’a yakın para vardı. Üçüncü ortak Lakshmi Mittal ise tam 20 milyar £ ile dünyanın sayılı zenginlerindendi. Bu üçlü QPR’ın yeni sahipleri olurken, aynı zamanda borçlarını ödeyip kulübe öncelikli ihtiyaçlarını karşılaması adına nakit aktarımı da yaptı.

Uzaydan bağlanan ikili: Ecclestone & Briatore

Taraftar ve tüm futbol kamuoyunun düşüncesi, komşu kulüp Chelsea’deki evrimin zamanla QPR’da da yaşanacağı yönündeydi. Ne var ki suyun bu yönde akmayacağı kısa sürede anlaşıldı. Üçlü ortaklık kulübe büyük yatırımlar yapmayı hiç düşünmezken, Bernie Ecclestone bir açıklama yapmaktan geri kalmadı: “QPR zengin bir kulüp değil, sadece varlıklı insanların sahip olduğu bir kulüp. Kimse ortaya büyük paralar dökmemizi beklemesin.” 

Aslında Briatore, Ecclestone ve Mittal’in QPR’ı neden satın aldığı hiçbir zaman tam olarak anlaşılamadı. Mittal’in yatırımı, sonraları kulübün yönetim kurulu üyesi olan futbol tutkunu damadı Amit Bhatia’ya bir jest olarak algılandı. Ecclestone ise ilk anda Briatore’nin ona bir restoran ortaklığı teklif ettiğini sanarak olayla alakasızlığını açıkça itiraf etmişti! Briatore de yatırımının nasıl gittiğini takip etmek adına sürekli kadro seçimine ve taktiklere karışıp duruyordu. Sonuç olarak bu ortaklığın sürdüğü 3,5 sezonda 6 teknik adam değişirken, 2 kez de geçici teknik adamlar göreve geliyordu. Briatore’nin türlü saçmalıkları ve tekrar kabaran borçlara rağmen QPR 2010/11 sezonunda Championship’i ilk sırada tamamlayarak Premier Lig’e yükseliyordu. O sezonun ortasında Briatore tüm hisselerini Ecclestone’a devretmişti. 2011 yazında ise Malezyalı girişimci Tony Fernandes, Ecclestone’un payını satın alarak QPR’ın en büyük hissedarı ve yeni başkanı oluyordu.

Fernandes Dönemi
Aslen bir West Ham United taraftarı olan Tony Fernandes, 2011 ortasında bu kulübün hissedarı olmayı denemişti. Ne var ki planları tutmayınca diğer bir Londralı olan QPR’ın başına geçmişti. Koltuğa oturur oturmaz yaptığı açıklamalar aslında pek yabancı değildi. Fernandes de kimsenin ondan Abramovich veya Şeyh Mansur gibi hareket etmesini beklememesini söylemişti. Kulübün tüm dış borçlarını ödemişti ve artık kendi ayakları üzerinde durabilen bir yapı kurmayı hedefliyordu. Ne Briatore gibi anlamadığı işlere karışıyor, ne de Ecclestone gibi Loftus Road’a uzaydan bağlanıyordu. Kulübün idarî işleriyle bire bir ilgilenmeye çabalarken aynı zamanda zor kararları kolayca almaktan kaçınmıyor ve Twitter hesabı üzerinden taraftarla olabildiğince bütünleşik kalmaya çalışıyordu.

Yeni başkan: Tony Fernandes

Aslında Tony Fernandes’in QPR’da ipleri eline alması, Malezyalı işadamının bugüne kadarki kariyerinde benzer dönemleri hatırlatmıyor değil. Aynı zamanda 11 yıldan uzun süredir Air Asia’nın kontrolünü elinde bulunan Fernandes bu firmanın başına geçerken herkes onun çıldırdığını düşünmüştü. Zira o güne kadar devlet kontrolünde bulunan şirketin zararları gün geçtikçe artıyordu ve 11 Eylül saldırısı sonrasında havayoluna olan talep bir hayli düşmüştü. Fakat Fernandes bu krizi kısa sürede fırsata çevirdi. Saldırılar sonrası düşen maliyetleri de değerlendirerek bir yıl içerisinde Air Asia’nın borçlarını temizledi ve onu küresel bir oyuncuya çevirdi. 2010 ve 2011 yıllarında Lotus çatısı altında Formula 1’de de faaliyet gösteren Fernandes, bu girişimi tam da organizasyon maliyetlerinin düştüğü ve yüksek bütçelerin gerçekçi kârlar ürettiği bir dönemde yaparak fırsatçılığını bir kez daha göstermişti. Aynı zamanda otelcilik ve içecek sektöründe de başarılı hamleleri olan Fernandes’in kariyerine bakınca QPR’ı bir ışık görmeden devraldığını söylemek elbette zor. Fakat herkes için olduğu kadar başarılı bir işadamı için de futbol topu en nihayetinde yuvarlak. Dolayısıyla gözden düşmüş sektörlerden fayda sağlamayı bilen Fernandes’in iş dünyasındaki başarısını futbolda görmek için biraz daha beklemesi gerekebilir.

Bir buçuk yıllık QPR döneminde tam 24 futbolcu transfer eden Tony Fernandes, bu isimlerden Samba ve Remy’ye 20 milyon £ sayınca bir anda ülkenin futbol gündemine oturuverdi. Nitekim yakın zamandaki örneklerden feyz alınarak olası bir küme düşme durumunda QPR’ın yeniden batağa sürükleneceği akıllara geldi. Ne var ki Telegraph’a verdiği röportajda bu kaygıların abartılı olduğunu gösteren somut açıklamalarda bulundu Fernandes: “Futbolda hiçbir şeyin kesinliği yok. Elbette bir kumar oynuyoruz fakat bu riskin seviyesi sanıldığı kadar yüksek değil. Yüksek harcamalar yaptık ama takımdan ayrılanların çokluğu sayesinde buna fırsatımız oldu. Remy’ye Newcastle’ın verdiği paranın aynısını teklif ettim ve onu bizim projemizin daha iyi olduğuna ikna ettim. Yine de küme düşersek ayrılma hakkı olacak. Samba ise küme düşsek bile daha az maaşla bizde kalacak. Dolayısıyla eleştiriler abartılı. Ayrıca diğer kulüpler gibi borcumuz da bulunmuyor ve ikinci bir Portsmouth olma durumumuz yok.”

Harry Redknapp, QPR'ın en büyük fırsatı

Riskler ve Fırsatlar
Harry Redknapp gibi Premier Lig deneyimi üst düzeyde olan ve oyuncularından maksimum performans elde etmeyi bilen bir teknik adam, QPR’ın kâğıt üstünde gayet kaliteli kadrosunu sezon başında devralmış olsaydı hikâye şimdikinden çok daha farklı gelişebilirdi. Fakat sezon ortasına son derece vahim skorlarla gelinince oyuncu kalitesinden ve teknik adam tecrübesinden bağımsız olarak motivasyon sorunları doğabiliyor. Fabio, Townsend ve Jenas gibi kiralık oyuncular için kendini geliştirme veya kanıtlama çabası ister istemez zayıflarken; Julio Cesar, Bosingwa, Granero, Taarabt ve Zamora gibi vitrindeki isimler olası bir küme düşme durumunda yine kalburüstü alıcılar bulabilecek olmanın rahatlığıyla konsantrasyon kaybına uğrayabilir. Bu psikolojik tehlikenin üstesinden gelebilmek adına en doğru isimlerden biri Redknapp olsa bile takımı yeniden motive etmek hiç kolay değil.

Takım sezonu son üç içerisinde bitirdiği taktirde Tony Fernandes’in planları neredeyse baştan yazılacak gibi. Premier Lig’in açtığı gelir kapılarının kapanması, birçok maliyetli oyuncuyla yolların ayrılması manasına gelecek. Yine de İngiltere’de Championship’e düşen kulüplere yapılan “paraşüt ödemeleri”, Fernandes’in yeni finansal planlarının belki de temelini oluşturacak. Nitekim Malezyalı işadamı takım küme düşse bile hayallerinden vazgeçme taraftarı değil. Hatta 18 bin kişilik Loftus Road’u bırakıp yeni bir stadyum inşa etmenin yanı sıra altyapıya ve tesislere yatırım yapma planları da hala sıcaklığını koruyor. Bu hedeflere ve Fernandes’in başarılı girişimcilik geçmişine bakıldığında QPR’ın küme düşmesinin uzun vadede aslında çok da büyük bir problem olmadığı söylenebilir.

Kümede kalma durumu ise Loftus Road’un yazgısını beklenenden daha kısa sürede değiştirebilir. Tony Fernandes ve Harry Redknapp’in kariyerlerindeki benzerlik, ilk bakışta uyumlu bir ortaklığın sinyalini veriyor. Zira her ikisi de az malzemeyle yüksek verimlilik elde edebilen ve çeşitli çözümler üretebilen başarılı kişiliklere sahip. Şu anki QPR kadrosunun hiç de azımsanmayacak bir potansiyele sahip olması, önümüzdeki sezon da Premier Lig’de devam edildiği ortamda İngiliz teknik adamın elinde oldukça etkili bir silaha dönüşebilir.

Fernandes'in QPR projesi Air Asia'ya benzeyecek mi?

Redknapp’in kariyerinin Fernandes’inkiyle en büyük benzerliklerinden biri, zor durumdaki bir ekibi kısa sürede toparlayıp iddialı konuma getirmesi. Zira Tony Fernandes’in Air Asia ile yaptığını Redknapp geçmişte küme düşme tehlikesi yaşayan veya önemli iddiası olmayan birçok kulüple başardı. 1999 yılında West Ham ile Intertoto Kupası’nı kazanması, Portsmouth ile ilk macerasında kulübü Premier Lig’e çıkarması, ikinci kez göreve gelişinde takımı kümede tutup Federasyon Kupası’nı kaldırması, perişan haldeki Tottenham’ı toparlayıp kısa sürede Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline kadar götürmesi tamamıyla beklenmedik aşamalardı. Kısacası Redknapp’in geçmişi, başına geçtiği kulüpleri kısa vadede kendine getirip uzun vadede sürpriz başarılara taşımakla dolu.

QPR, birinci ligden düştüğü son sezonun ardından buraya dönmek için 15 yıl beklemişti. Borç sarmalında geçen çalkantılı dönemde ilgisiz patronların gölgesinde Premier Lig’e dönüşü küçük çapta bir mucize olsa da, QPR Tony Fernandes yönetimindeki ilk sezonunda lige tutunmayı başardı. İkinci sezon ise kümede kalmak adına birçok yönden daha büyük bir mucizeyi gerekli kılıyor. Fernandes ve Redknapp’in paralel geçmişleri biraz daha erken kesişseydi bugün çok farklı bir film izliyor olabilirdik. Yine de bir takımın başında Redknapp varsa matematiksel olarak sonuç kesinleşene dek umudu kesmemek gerekir. Sezon sonunda kötü senaryo gerçekleştiği taktirde bile Fernandes’in planları sayesinde Loftus Road ümidini uzun vadede koruyabilir.

Not: TamSaha dergisinin Mart 2013 sayısında yayımlanmıştır.

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...