Subscribe Twitter Twitter

23 Haziran 2010

Bu Adamlar N'apıyor?

Bu dünya kupasında karizması takımından daha yüksek olan bir sürü teknik direktör var. Belki de tarihte ilk defa İngiltere'de Capello bunu başardı. Ama onunki bile Maradona'nın gölgesinde kalıyor. Basın toplantılarındaki veya günlük demeçlerindeki açıklamaları bırakın, maç içinde bile kameralar anormal biçimde Diego'ya kilitleniyor. Şaşırmıyoruz biz de bu duruma. Tanrı'nın Eli Peter Shilton'u avladığında daha doğmama 2 ay vardı. Dolayısıyla Maradona'nın hükmettiği o devri kılpayı kaçırdım malesef. Ancak onun öyle bir enerjisi var ki, bugün böyleyse 80'lerde neydi bu adam diye düşünüyorum. Yukarıdaki fotoğraf da bunu kanıtlar nitelikte. Dünkü Arjantin - Yunanistan maçı öncesinde Arjantin Milli Marşı okunurken çekilmiş.

Eskimiyor Maradona... Çünkü 20 yıl önce milli formayı giyerken taşıdığı enerjiden hiçbir şey kaybetmiyor. Kaybedecek gibi de durmuyor. Arjantin tarihinin son 30 yılına ilham vermiş bir futbol adamından bahsediyoruz sonuçta. Zaten o enerjiyi hiç kaybetmesin...

21 Haziran 2010

Fransa

Olayı en güzel anlatan resim budur. Gerçekten 'all together' mı?

16 Haziran 2010

Ronaldo'nun Evrimi

11 Haziran 2010

Spor İletişim Dergisi #3


Şubat ayından bu yana Kadir Has Üniversitesi'nde katıldığım Spor İletişimi ve Sertifika Programı vardı. Geçen hafta bitti ama daha birkaç ay devam etmesini isterdim açıkçası. Buradaki arkadaşlarımla çıkardığımız dergidir yukarıdaki. Henüz üçüncü sayısı. Daha başlangıç aşamasında yani. Önceki iki sayıyı Aceto da paylaşmıştı. Bendeniz de malum Haziran sayısına "Tutunamayanlar" ve "Meşin Çimento" yazıları ile bir şeyler katmaya çalıştım. Keyifle okuyun...

Ve Başladı...

4 yıl bekledik, nihayet başladı. 1 ay boyunca günümüzü Güney Afrika'ya göre ayarlayacağız. Artık kaç işimiz aksar, kaçımız eşiyle/sevgilisiyle kavga eder bilemem ama 11 Temmuz gecesine kadar şölene devam...

Bu dünya kupasında vuvuzela esiri olacağımızı aylar öncesinden biliyorduk. Gerçekten 90 dakika boyunca seyirciyi zorluyor. Adamların o tarz bir gösteriden ne anladığını çözemedim. Sadece birkaç saniyeliğine ara verdiler; ki onda da Marquez'in golü gelmişti. Kulaklarımda sessizliğin çınlamasını hissettim adeta o anda. Ancak daha çekilmez bir durum var: Ömer Üründül... TRT kendisini artık kadroya alsa yeri. Yayın hakkını TRT'nin aldığını öğrenince birçoğumuz çekinmiştir bu durumdan, eminim. Maç öncesi Üründül'ün o tok sesini duyunca da "heh, tamam" dedik zaten.

Dünya Kupası'nın topu hakkında bir ton yorum yapıldı, malum. Sadece ilk maça bakarak söylüyorum ama sanki top sektiğinde biraz farklı hareket ediyor. Benim sayabildiğim 3-4 pozisyonda, havadan gelen top sektikten sonra onu karşılayacak olan oyuncu afalladı. Her iki takımda da oldu bu üstelik. Dediğim gibi tabii bunu konuşmak için daha çok erken.

Turnuva öncesinde FIFA'nın sitesinde maç programına bakıp finale kadar bir yol çizmiştim kendimce. Buna göre yarı final maçlarının İngiltere - Brezilya ve Arjantin - İspanya arasında oynanacağını tahmin ediyorum. Böylece final de İngiltere ve İspanya arasında geçer, kazanan da Del Bosque'nin ekibi olur. İzleyelim ve görelim!..

4 Haziran 2010

Rafa'ya Veda

Günün en anlamlı futbol fotoğrafıdır bu bana göre. Liverpool'daki 6 yıllık Rafael Benitez dönemi sona erdi. Kulüpteki ilk 3 sezonunda Şampiyonlar Ligi'ni bir kez aldı ve bir kez finalist oldu. Dile kolay... Üzerine birer UEFA Süper Kupa, FA Cup ve Community Shield ekledi. Ne var ki son 4 yılını kupasız kapattı Benitez. Olmayınca olmuyor. Kulüpteki son başarısı, geçen yıl elde ettiği lig ikinciliği. Bu sezonki berbat performanstan sonra yol ayrımı gayet beklenen bir gelişmeydi.

Taraftarlar tarafından çok sevildiğini yukarıda görüyoruz. Shankly, Paisley, Fagan ve Dalglish'ten sonraki Liverpool efsanesi olarak görülüyor; ki olay da budur zaten. 6 yıllık macerasında en çok eleştiri aldığı nokta, sıklıkla uyguladığı rotasyon sistemiydi. Öyle ki Gerrard ve Kuyt hariç (Reina'yı saymayalım) herkes her an yedek olabiliyordu Benitez'in takımında. Ben bu sistemin o derece eleştiriyi hak ettiğini düşünmüyorum. Sonuçta elindeki malzemeden en iyi verimi almanın yolu bir değil. Eğer Chelsea gibi fizik gücü doğal olarak yüksek olan futbolculara sahip değilseniz gayet başvurulabilecek bir yöntem. Hele Premier League'de top oynuyorsanız...

Rotasyondan ziyade Rafa'yı eleştirebileceğim en bariz nokta, transfer konusundaki başarısızlığı olabilir. Josemi, Nunez, Le Tallec, Pacheco, Nemeth, El Zhar, Cheyrou, Zenden, Fowler, hatta birkaç aylığına 'uğrayan' Robbie Keane... Son üçünün takıma neredeyse hiç faydası dokunmadı. Diğerleri de bir türlü parlayamayan gençler olarak kaldı. Hatta o gruba N'gog'u da ekleyebiliriz. Bu durum ise, Avrupa çapında başarılı olmaya oynayan bir kulübün yedek kulübesini iyice cılız hale getirdi. Oysa ki İstanbul'daki finalde forvet hattında Baros ve Kewell oynarken, kenarda Djibril Cisse, Hamann ve 2. golün sahibi Smicer oturuyordu. Şimdi ise R. Madrid'e giden Xabi Alonso'nun ardından takım toparlanamadı bir türlü. Torres'in sakatlığı varken hepten sıradan takım hüviyetine büründüler. Gerrard formunda olmayınca da ipin ucu kaçtı zaten.

Sonuçta bu ayrılık gerekliydi bir yerde. Hem kulüp için, hem de Benitez için hava değişikliği lazımdı. BBC, Liverpool'a adaylar arasında Hiddink ve Rijkaard'ı da göstermiş. Milli Takım'a zar zor teknik adam bulduk ama şimdi de hocasız kalan bizimkine sarıyor! 2-3 güne kalmaz Benitez'i de ya Fener'e ya Beşiktaş'a getirir bizim medya; bunu da söylemeden bitirmeyeyim yazıyı.

ShareThis

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...